Öncelikle psikojenik aşırı su içme; fizyolojik uyarı olmaksızın ortaya çıkan fazla su içme ile belirlenen bir klinik durumdur.
Buna kendi kendine başlatılan su zehirlenmesi (SIWI), psikojenik polidipsi, primer polidipsi, psikoza bağlı ortaya çıkan hiponatremi-polidipsi sendromu, potomani ve kronik su kötüye kullanımı gibi adların da verildiği olmuştur.
Burhanettin Kaya, Süheyla Ünal ve Berrin Çetinarslan tarafından yapılmış olgu sunumu:
Olgumuzda gözlenen günlük su içme miktarı kaynaklarda bildirilenlerden azdı. Bu nedenle bir su zehirlenmesi tablosu görülmedi. Bazı yayınlarda günde 30-35 litreye varan su içme öyküsü olan olgular bildirilmiştir.
Herhangi bir organik ve psikolojik anormallik olmaksızın psikojenik aşırı su içme davranışının ortaya çıkabileceği bildirilmiştir.
Bunun yanında aşırı su içmenin geniş bir yelpazede birçok bozuklukla birlikte görülebilmesi, DSM ve ICD’de bu bozukluğun yer almamış olması hastaların değerlendirilmesi ve tedavisinde güçlük yaratmaktadır.
Olgumuzun psikometrik değerlendirmesinde belirgin bir anormallik saptanmamıştır. Sürekli ve durumluk kaygı envanteri ile yapılan değerlendirmede saptanan hafif kaygı düzeyi hastaneye yatış ve takip süresinde yaşanan doğal bir süreç olarak ele alınmış ve anormal olarak değerlendirilmemiştir.
Dikkati çeken bir bulgu Yale-Brown Obsesyon Kompulsiyon Ölçeğinde yüksek puanlar elde edilmesidir.
Olgumuz bu sorulara su içme isteği ile ilgili zihninden atamadığı düşünceleri temel alarak yanıt verdiğini belirtmiştir. Elde edilen puanlar OKB’de elde edilen ortalamalara yakındır. Bu bulgu psikojenik aşırı su içmenin OKB’nin bir varyantı olabileceği düşüncesini ya da obsesif
kompulsif spektrum bozuklukları ile ilgili öngörüleri destekleyebilir. Bu olguda gözlenen ve kaynaklarda bildiren olguların sergiledikleri belirtiler, aşırı su içmenin bir kısmının dürtü kontrol bozuklukları içinde değerlendirmenin akla daha yatkın olduğu izlenimi vermektedir. Su içme ile ilgili yineleyici dürtülerinin olması ve buna yenik düşme, su içmeden önce artan bir gerginliğin ve su içme ile birlikte bir rahatlama duygusunun oluşması dürtü kontrol bozuklularının taşıdığı temel tanısal özelliklerle benzerdir.
DSM-IV’te başka yerde sınıflandırılamayan dürtü kontrol bozuklukları başlığı altında sınıflanan bu bozukluk kümesinin, henüz sınıflanmamış ama sınıflamada yer almaya aday görünenbozukluklardan biri olarak ele alınması önerilebilir. Bu aday bozukluklar arasında kompulsif alışveriş yapma, kompulsif cinsellik, kompulsif kendini yaralama, cilt yolma bozukluğu gibi bozukluklar yer almaktadır.
Psikojenik aşırı su içmenin nadir görülmesi, sıklıkla şizofreni gibi psikiyatrik bozukluklara ikincil olarak ortaya çıkması, herhangi bir psikopatoloji olmaksızın görülen olguların daha nadir olması, sınıflamaya aday bozukluklar içinde değerlendirilmesini engellediği düşünülebilir.
Sonuç olarak, psikojenik aşırı su içme tanı, oluş nedenleri ve tedavisi açısından henüz tam olarak anlaşılamamış bir bozukluktur.
Bozukluğun bir homojenlik göstermemesi, her olguda farklı klinik görünümlerin olması, farklı tetikleyici etkenlerin varlığı, kolaylıkla neden
sonuç bağlantılarının kurulamayışı ve kültürel inanışların etkisini olabildiğinin görülmesi bu belirsizliği arttırmaktadır. Bozukluğun
herhangi bir sınıflama sisteminde yer almaması tanı ve tedavi açısından bir güçlük yaratırken, sergilediği klinik özellikler de nerede sınıflandırılacağı noktasında bir sıkıntı yaratmaktadır. Olgu bildirimlerinin artması ya
da değişik hasta gruplarının su içme davranış özellikleri ve hastalık seyrinde oluşan değişmeler yönünden araştırılması bu bozukluğun anlaşılmasına olanak sağlayabilir.