Afrika yüzölçümüyle dünyanın en büyük ikinci ve 1.3 milyar nüfusuyla Asya’dan sonra en kalabalık kıtasıdır. Bu kıtada iklim değişikliğinin etkilerini kolaylıkla görebiliriz. Bölgede süregelen kuraklık, yaygın yoksulluk ve su kıtlığı bu etkilerden sadece birkaçıdır. Afrika’nın büyüklüğü ve şekli farklı iklimlerin aynı kıta üzerinde yaşanmasına neden olur. Kıtanın kuzeyinde ve güneyinde çöl ikliminin yaşandığı bölgeler yer alıyorken, kuzeyde Sahra Çölü ve güneyde Kalahari Çölü, Orta Afrika’da tropikal iklim hakimdir.
Afrika iklim değişikliğine katkısı az olan kıtalardan biridir. Aynı zamanda düşük adaptif kapasitesiyle iklim değişikliğine karşı en savunmasız kıtadır. Bir diğer deyişle, Afrika’nın iklim değişikliğinin etkilerini hafifletmek ve bu değişikliğe adapte olmasını sağlamak zordur. Adaptasyonun sağlanması gıda güvenliği açısından önemlidir. Afrika’nın karşılaştığı belki de en büyük zorluk tarımsal üretimi artırmak ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi sağlamaktır. Bunların ikisi de gıda güvenliğinin sağlanması açısından hayati önem taşımaktadır. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü ( FAO ) raporuna göre bugün Afrika’da 256 milyon aç insan vardır.[1]
Afrika bundan 100 yıl öncesine göre daha sıcak bir kıta. Afrika’nın büyük bir kesiminde ortalama sıcaklıklar son 50 ile 100 yıl arasında 0,5°C’den fazla artmıştır.[2] 20. yüzyıl boyunca kıtadaki ortalama sıcaklık her 10 yılda ortalama 0.05 °C artmıştır. Son 2 yüzyıl boyunca kıtada daha ıslak ve daha kuru periyodlar yaşanmıştır. İklim değişikliğinin en önemli belirtilerinden biri aşırı iklim olaylarının sıklığının artmasıdır. Son 30 ile 60 yıl boyunca Doğu Afrika’da aşırı yağış değişikliklerinin sıklığı artmıştır. Buna bağlı olarak bölgede şiddetli yağmur ve kuraklık gözlemlenmektedir. Öte yandan, Afrika’da sıcaklığın 21. yüzyıl boyunca dünya ortalamasından daha hızlı artacağı tahmin ediliyor.
Küresel iklim değişikliğinin su kaynakları üzerine ciddi bir etkisi vardır. Bugün 2,1 milyar insanın temiz içme suyuna erişimi yok. [3] Sahra altı Afrika’da suyun erişilebilirliği mevsimsel yağışlara bağlı olarak bölgeden bölgeye değişmektedir. Bölgedeki nüfusun %58’inin suya erişimi var fakat bu oranın yarısından azının güvenli içme suyuna erişimi vardır. [4] Afrika’ya yeterli su kaynağı sağlama çabaları, nüfus baskısı ve arazi kullanımı gibi çeşitli zorluklarla karşı karşıya gelecektir. İklim değişikliği özellikle kuraklık ve sellerin yaşanmasıyla bu problemleri daha da karmaşık bir hale getirecektir.
Afrika’da gıda güvensizliği son yıllarda artmaktadır (Şekil 3). Aşırı iklim olayları ve ekonomik yavaşlama/gerileme gıda güvensizliğinin artmasının temel nedenlerindendir. Afrika gıda üretimi konusunda yağmurla beslenen tarım, iklim değişkenliğinin fazla olması, hem tarımı hem de hayvancılığı etkileyen sürekli kuraklıklar ve uyum sağlama kapasitesini düşüren yoksulluk gibi nedenlerden ötürü dünyanın en savunmasız ülkelerini barındırmaktadır. 2007 ve 2008’de küresel gıda fiyatı artışları ve sonraki yıllarda gıda fiyatlarındaki oynamalar Afrika genelinde gıda güvenliğini olumsuz etkilemiştir. En çok etkilenen gruplar arasında gelirlerinin yarısından fazlasını gıdaya harcayan kentsel yoksullar var. İklim değişikliğinin etkilerinin yoğunlaşmasıyla tahılların gıda fiyatlarının artması gelecekte daha önemli bir problem haline gelebilir.
İklim değişikliğinin Afrika’da endemik olan hastalıklar üzerinde doğrudan ve dolaylı etkileri vardır. Bu hastalıklara örnek sıtma verilebilir. Sıtma vektör kaynaklı hastalıklar kategorisinde yer alan genelde sivrisinek aracılığıyla bulaşan bir hastalıktır. Hava ve iklim, sıtma vakalarının sıklığının çevresel, sosyal ve ekonomik belirleyicileri içindedir. Bugün dünyada sıtmadan ölen insanların %90’ı Afrika’da yaşamaktadır (Şekil 4). Afrika’nın yüksek kesimlerinde yaygın olan sıtma salgınlarının nedenleri halen bir tartışma konusu olsa da iklim değişikliğinin bu salgınlara önemli katkısı bulunduğuna dair güvenilir kanıtlar vardır. Afrika’da yüksek ölüm oranına sahip bir diğer hastalık ise meningokoksik menenjittir. Bu menenjit türünün mevsimsel döngüsü ve iklim arasında güçlü bir çevresel ilişki vardır. Menenjitin geçişi Afrika’da kuru mevsimde gerçekleşir ve yağmurların başlamasıyla sona erer. IPCC- AR5 (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli) raporuna göre, Gana’nın kuzey bölgesinde, pişirme ateşinden çıkan dumana maruz kalmak meningokokal menenjit bulaşma riskini arttırmıştır. Bunun sonucunda karbon monoksit (CO) ve partikül madde gibi yüksek hava kirleticilere maruz kalmanın hastalıkla bağlantılı olabileceğini düşünülmektedir.