Plastikler insanların tüketimi için yapılmadı ki zaten onları tüketmemeliyiz.
Bu yapay polimerlerin ufak kalıntıları, artık havamıza, besinlerimize ve suyumuza sızmış durumda.
Üstelik onlardan kaçınmak, kazanması neredeyse imkansız bir savaş haline dönüştü.
Avustralya’daki bir marketten alınan beş ünlü deniz ürünü üzerinde yapılan bir çalışma, bu mikro kirleticilerin tam olarak nasıl her yerde bulunur hale geldiğini ortaya seriyor.
Denizde yetişen beş mavi yengeç, havuzda yetişen beş dev kaplan karidesi, denizde yetişen beş kalamar, havuzda yetişen beş istiridye ve denizde yetişen beş sardalya satın alan araştırmacılar, her bir örnekte plastik izleri olduğunu bulmuş.
Avustralya’daki Queensland Üniversitesi’nde besinsel plastiğe maruz kalma üzerinde çalışan Francisca Ribeiro, şöyle açıklıyor:
“Ortalama bir porsiyonu düşünürsek, deniz ürünü yiyen birisi ortalama bir porsiyon istiridye veya kalamar sindirdiği zaman yaklaşık 0.7 miligram plastiğe; sardalya yediği zaman ise 30 mg’a kadar plastiğe maruz kalabilir”
“Karşılaştırma yapmak gerekirse; 30 miligram, bir pirinç tanesinin ortalama ağırlığı kadardır.”
Vücutlarımızın bu durumdan nasıl etkilendiği hâlâ bilmiyoruz; fakat ortaya çıkarmak için sebep var.
Okyanus, dünyadaki plastikler için nihai varış noktası. Denizdeki besin ağının bu kirleticilerle ne kadar kirlendiğini anlamak da mücadelenin bir parçası.
Pek çok deniz canlısının, bizim yaptığımız plastikleri sindirdikten sonra fiziksel hasar ve oksidatif stres ile mücadele ettiği bulunmuş. Hatta bazıları ölmüş; tıpkı çöple dolmuş halde bulduğumuz, kıyıya vuran balinalar gibi…