Geçtiğimiz haftalarda dünyanın en büyük hayvanı olan mavi balinayı sizlerle tanıştırmıştık fakat akıllara gelebilecek çok önemli bir soruyu es geçmiştik.
Bu yazımızda ise es geçtiğimiz soru olan “Balinalar böylesine devasa bir vücuda nasıl sahip oldular?” sorusunu cevaplandırmaya çalışacağız.
Günümüzde balinaların, yunusların ve muturların içerisinde yer aldığı balinalar (cetacea) taksonu, dünya üzerinde yaşamış en büyük hayvan olan mavi balinayı bünyesinde barındırır.
Bu hayvan öylesine büyüktür ki, şimdiye kadar yaşamış olan tüm hayvanlar ile kıyaslandığında cüssesi ile hepsini alt edebilmektedir. Haliyle bu söylem, geçmişte yaşamış karaların dev ev sahipleri dinozorları da kapsamaktadır.
Denizlerin titanları olarak bahsedebileceğimiz bu devasa canlılar, yiyecek aramak için okyanusların farklı noktalarına göç ederler.
Bu göçler öylesine büyüktür ki, yiyecek arayışları kıtaları aşmalarına sebep olur. Ancak bu durum her zaman böyle değildi. Milyonlarca yıl önce, onlar da tıpkı bizler gibi karalarda yaşamaktaydılar.
Günümüzden yaklaşık 50 milyon yıl öncesine dönelim.
Dev sürüngenlerin karalar üzerindeki etkinliğinin yavaş yavaş azaldığı ve memelilerin yükselişe geçmeye başladığı o döneme…
Fakat burada aradığımız şey, bizim bildiğimiz anlamda bir balina değil. Henüz günümüzdeki modern balinaların evrimleşmesine daha çok var.
Burada aradığımız şey, günümüz balinalarının bilinen en eski ortak atası konumunda olan Pakicetus; bir diğer adıyla ilk balina.
Pakicetus, karalarda evrimleşen memeli soy hattının temsilcilerinden biriydi fakat karaları, diğer tüm canlılar ile paylaşmak zorundaydı.
Bu durum, besin sıkıntısı çekmesine ve neslini tehlikeye atmasına sebep olabilirdi.
Bu hipotetik düşüncelerin bir sonucu olarak Pakicetus, rekabet ortamının çok daha az olduğu ve buna karşın besinin çok daha fazla olduğu denizlerde avlanmaya başladı.
Nesiller boyunca denizel adaptasyonlar gösterip karalardan yavaş yavaş bağını kopardı.
Yaklaşık 40 milyon yıl öncesinde ise bu adaptasyonun bir getirisi olarak, yere basan ayakları yüzgeçler ile yer değiştirdi.
İşin güzel tarafı ise bu adaptasyonun izlerini, bugün halen bazı balinaların arka bacak kemiklerinin kalıntılarından rahatlıkla anlayabilmemiz.
Peki Ama Nasıl Bu Kadar Büyüdüler ?
Öncelikle denizler, devasa boyutlara ulaşabilmek adına oldukça elverişli yerlerdi.
Bunun en temel nedeni, suyun kaldırma kuvveti sayesinde yer çekiminin sınırlayıcı etkisine karalara kıyasla çok daha az bir oranda maruz kalmanızdı.
Hal böyle olunca, bu canlının karalardan suya geçiş yapmasıyla birlikte evrimsel süreçte daha büyük bir bedene sahip olması beklenebilirdi.
Ancak bu dönüşüm düşündüğünüz kadar kademeli değildi. Geride bıraktığımız 37 milyon yıl boyunca balinalar okyanuslarda giderek daha çeşitli bir hale geldi.
Bunun sebebiyse nispeten yeni adapte olmuş olunan bu denizlerde, balinalar için yepyeni ekolojik niş alanlarının bulunması olabilirdi; ancak her ne olursa olsun, boyutları bu süre içerisinde hâlâ küçüktü ve günümüz mavi balinasının boyutlarına henüz yaklaşamamışlardı.
Fosil kayıtlarının bizlere gösterdiği kadarıyla, sadece 18 metre uzunluğundaydılar ve Megalodon benzeri devasa köpekbalıkları gibi uç yırtıcılar için kolay birer av pozisyonundaydılar.
Sadece 3 milyon yıl önce muazzam bir farklılaşma oldu.
Peki son 3 milyon yıl önce ne oldu? Son buzul döneme tekabül eden bu zaman diliminde okyanus sıcaklıkları ve akımlarının değişmesi, plankton ve plankton arayan krillerin eskiye nazaran çok daha fazla üreyebilecekleri abiyotik (sıcaklık, pH, basınç vb.) koşulların oluşmasına sebebiyet verdi.
Hal böyle olunca, halihazırda kriller ile beslenen balenli balinaların karşısında hiç bitmeyecekmiş gibi duran bir açık büfe vardı.
Sonuç olarak yedikçe büyüdüler ve büyüyüp gelişmeleri, nesillerini aktarabilmek adına onları “iyi” birer eş adayı yaptı.
İyi beslenebilen büyük balenli balinaların popülasyonları içerisinde vücut kitle endeksi artmaya ve eskiye nazaran çok ama çok daha büyümeye başladı.
Bu sayede, günümüz mavi balinaları gibi devasa canlıların evrimleşmesi gerçekleşmiş oldu.
Bahsini çokça geçirdiğimiz mavi balina öylesine büyüktür ki, bir Boeing 757’den daha ağırdır.
Devasa canlılar olmasına karşın, kril gibi boyu birkaç santimetreyi geçmeyen ufak canlılar ile beslenmesinin en temel sebebiyse boyutlarına nazaran boğazlarının çapının 10 ila 20 cm arasında olmasıdır.
Peki mavi balinalar daha fazla büyüyemez miydi? Neden 33 metre civarlarında bir boyutta sıkışıp kaldılar?
Araştırmacılar mavi balinaların fiziksel bir sınıra ulaşmış olabileceklerini düşünüyorlar.
Bu düşüncenin sebebi, beslemek için kocaman ağızlarını açtıklarında onları tekrar kapatmanın 10 saniye kadar sürmesidir. Yani eğer ki çok daha büyük boyutlara erişebilen bir mavi balina olsaydı, muhtemelen ağzını kapatma süresi çok daha uzun sürecek ve bu sebeple avları olan kriller ağız boşluklarından tekrar denize kaçabilmek için yeterli süreyi kazanmış olacaklardı.
Bu düşüncenin bir sonucu olarak, var olan en büyük hayvanla aynı devirde yaşıyor olmamız mümkün. Şanslıyız ki, çoğunlukla sadece kril yiyorlar.