Düşük sıcaklık ve yüksek basınç altında buz benzeri bir yapıya bürünen gaz hidratlar, gaz ve sudan meydana gelen katı bir bileşen.
Metan hidratlar şeklinde adlandırılan ve özellikle pek çok okyanusun kıyısında bulunan metan ile su bileşenleri, Karadeniz’de de görülüyor.
Metan hidrat depoları, enerji kaynağı şeklinde kullanılma ihtimaline ek olarak sıcaklık ve basınç değişimleriyle çözülebildiklerinden, istikrarlı yapıları bakımından da inceleniyorlar.
Bu durum, metan yayılımlarının yanısıra deniz altı şev stabilitesini de etkileyebiliyor.
Kiel – Helmholtz Okyanus Araştırma Merkezi (GEOMAR) ve Bremen Üniversitesi Deniz Çevre Bilimleri Merkezi’nde (MARUM) çalışan araştırmacılar, 2017’nin sonbaharında Alman bir araştırma gemisiyle altı hafta süren bir sefer düzenleyip Karadeniz’in batısındaki Tuna nehrinin derin deniz yelpazesinde bulunan bir metan hidrat birikintisini araştırmışlar.
SUGAR III “Deniz Altı Gaz Hidrat Kaynakları” ortak projesinin parçası olan bu sefer sırasında, MARUM-MeBo200 mobil deniz tabanı delme aleti kullanılarak söz konusu gaz hidrat depoları delinmiş.
Sonuçları uluslararası Earth and Planetary Science Letters bilim bülteninde yayımlanan bu incelemenin sonuçları, gaz hidratların istikrarında meydana gelen değişimlere yönelik yeni bilgiler sunuyor.
Çalışmanın baş yazarı, GEOMAR’dan Dr. Michael Rieder, “Özet olarak, bu bölgede çok dinamik olan ve görünüşe göre Karadeniz’in son buzul devrinden beri gelişimiyle de ilişkili olan bir durum keşfettik” diyor.
Son buzul maksimum (LGM) döneminden sonra, deniz seviyesi yükselmiş (basınç artışı) ve küresel deniz seviyesi İstanbul Boğazı’nın eşiğinin üstüne çıkınca,
Akdeniz’den gelen tuzlu sular Karadeniz’e karışmış. Bu okyanus havzası, aslında daha önce bir tatlı su gölüymüş.
Ek olarak LGM’den beri meydana gelen küresel ısınma, Karadeniz’in taban sularında bir sıcaklık artışına neden olmuş.
Bu üç etmenin birleşimi (tuzluluk, basınç ve sıcaklık), metan hidratlar üzerinde güçlü etkiler meydana getirmiş ve hidratların bunun sonucunda çözülmesine sebep olmuş.