Su, yaşam için en önemli maddedir. Vücudumuzun aslında sudan yapıldığını söylemek yanlış olmaz. Bu nedenle su olmadan yaşayamayız. Peki su içmeden kaç gün yaşanır? Bir insan susuz kaç gün dayanabilir?
Birçok gelişmiş ülkede temiz, içilebilecek nitelikte su çeşmeden akar.
Çoğu zaman bunun ne kadar büyük ve önemli bir imkan olduğunu düşünmeyin.
Dünya genelinde ise 1,1 milyon insan güvenli içme suyuna erişime sahip değildir.
Toplamda 2,7 milyon insan ise yılın en az 1 ayında suya erişimde güçlük yaşamaktadır.
Su içmeden kaç gün yaşanır?
Genel olarak, bir insanın su içmeden en çok 3 gün hayatta yaşayabileceği biliniyor. Ancak susuz hayatta kalma kabiliyeti insanlar arasında değişmektedir.
Bazı araştırmalara göre vücut, bireylerin düzenli olarak tükettiği su miktarına uyum sağlayabilmektedir.
Su içmeden en uzun hayatta kalan insan, 1979 yılında 18 gün susuz hayatta kalan Andreas Mihavecz’dir.
O tarihte 18 yaşında olan Mihavecz, polis hücresine kapatılmış, görevdeki polisler kendisini burada unutmuştur.
Vaka Guinness rekorlar kitabına da bu şekilde kayda geçmiştir.
1944 yılında 2 bilim insanı, araştırma amacıyla kendilerini susuz bırakır. Bir tanesi 3, bir tanesi ise 4 gün hiç su içmez, ancak hafif bir kuru gıda diyeti uygular.
Deneyin son gününde araştırmacılar yutkunma güçlüğü çeker, yüzleri adeta beyaz ve kupkuru hale gelir.
Daha tehlikeli bir sağlık sorunu yaşamaktan korkan araştırmacılar, deneyi bu aşamada durdurur.
Tabi ki birçok insan bu kadar susuzluğa dayanamaz.
Susuz kalınca vücutta neler olur?
Ortalamada, insan vücudunun %60 – 70’i sudur.
Bu yüzde, büyük oranda yaşa ve kişinin kilosuna göre değişir.
Tuvaletimizi yaptıkça, nefes aldıkça, terledikçe vücudumuz su kaybeder.
Kaybettiğimiz bu suyu ise su dahil içeceklerden ve yemeklerden alırız. Şaşırtıcı gelebilir, ancak vücudumuza aldığımız suyun 3’te 1’i yediğimiz yiyeceklerden gelmektedir.
Eğer kaybettiğimiz suyu yerine geri koyamazsan, vücudumuz dehidre (susuz) duruma gelebilir.
Dehidrasyonun ilk aşaması susuzluktur, vücut ağırlığının %2’si kaybedildiğinde ortaya çıkarıyor.
Hafif bir dehidrasyonda bile kişi kendini yorgun hisseder ve fiziksel performansı düşer.
Susuzluk başladığında vücut, kalan suyu adeta “tutuyor”.
Böbrekler idrar torbasına daha az su gönderiyor, idrar rengi koyulaşıyor, daha az terlediğiniz için vücut ısınız artıyor, kanınız daha yoğun ve ağır hale geliyor, oksijen seviyesini korumak için nabzınız artar, içerdiği su kana geçen hücreler küçülür.
Vücut ağırlığımızın %4’ü kadar su kaybettiğimizde kan basınca düşer ve kişi bayılabilir.
Üçüncü aşamada, vücut ağırlığının %7’si kadar su kaybedilir ve organ hasarı ortaya çıkar. Vücut kan basıncını korumakta zorlanır.
Hayatta kalmak için vücut hayati olmayan kanlara giden kan akışını azaltıyor.
Bu aşamada böbrekler ve bağırsak zarar görebiliyor. Kanı süzme işlevini yerine getirmeyen böbrekler nedeniyle, hücresel atıklar hızla birikiyor.
Vücut adeta bir bardak su için can çekişiyor.
Dehidrasyon ilerlediğinde, beyin de bundan etkileniyor.
Kişinin psikolojisi ve düşünme kabiliyeti bozuluyor. Beyne giden kan miktarı ve beyin hacmi de azalıyor.
Hafif – orta derecede dehidrasyonda (vücut ağırlığının %2’si kadar su kaybı) dahi kısa dönemli hafıza, uyanıklık, aritmetik kabiliyet ve koordinasyon becerileri olumsuz etkileniyor.