Sağlık Bakanlığı, 2011-2016 yılları arasında kanserden ölümlerin dünya ortalamasının üstünde olduğu Antalya, Ergene ve Dilovası’nda geniş çaplı bir araştırma yaptı. Kanser vakalarında çevre kirliliğinin rolüne ışık tutan çalışmanın sonuçları kamuoyuna açıklanmış değil. Bakanlığın halktan gizlediği çalışmada insan sağlığını tehdit eden pestisitin taze fasulye, biber, hıyar, marul, maydanoz, çilek, erik ve elmada maksimum kalıntı limitlerini çok aştığı ortaya çıktı. Sularda ise yine kanserojen etkisi bilinen hidrokarbon kalıntıları tespit edildi.
“Dünya Sağlık Örgütü dünya genelinde kanserden ölümlerin oranı yüzde 16 olarak belirtiliyor; yani her altı ölümden birinin nedeni kanser.”
Türkiye’de ise her sekiz ölümden birinin nedeni (yüzde 13) kanser. Ancak bölgeden bölgeye büyük farklar var. Örneğin Tekirdağ, Kırklareli ve Edirne’de yaklaşık her dört ölümden biri, Kocaeli Dilovası bölgesinde (yüzde 37) her üç ölümden ve Antalya ilinde ise her 10 ölümden birinin nedeni kanser.
Kanserojen (kansere yol açan) kimyasallara uzun süre maruz kalmak kanser hastalığının en önemli nedeni. Kansere yol açan etkenlerin çevresel ortamlarda ne miktarda bulunduğu, insanların bu etkenlere ne miktarda maruz kaldığı ve bu maruziyetin ne kadar sürdüğü gibi faktörler kanser hastalığının görülme sıklığının bölgeden bölgeye farklılık göstermesine neden oluyor.
Kanserojen maddeleri bünyemize nasıl alırız?
Bir halk sağlıkçısı gözüyle bakıldığında bedenimizin sınırları dışında kalan her şey dış çevreyi oluşturur. Deriyle temas, soluma, yeme ya da içme yoluyla dış çevrede bulunan toksik etkili kimyasal maddeleri bünyemize alırız.
Zehirli veya kansere yol açan kimyasal maddeler dış çevrede doğal olarak nadiren bulunur. Genellikle tarımsal ve endüstriyel faaliyetlerden açığa çıkarlar. Bu faaliyetlerin yoğun olduğu bir bölgenin toprağı, suyu, havası, gıda ürünleri kansere yol açan kimyasal maddelerle kirletildikçe o bölgede yaşayan insanlar arasında kanser hastalıklarının görülme sıklığının artması kaçınılmazdır. Kocaeli Dilovası ve Ergene Nehri Havzası gibi yaşam alanlarının kansere neden olan kimyasal maddelerle en fazla kirletildiği yerlerde kanser hastalıklarının sık görülmesinin en önemli nedeni budur.
Ergene Nehri Havzası ve Kocaeli Dilovası
Ergene Nehri Havzası’nda Edirne, Tekirdağ ve Kırklareli illeri yer alıyor. Bu illerde yer alan sanayi tesisleri açığa çıkardıkları atık suları herhangi bir kimyasal arıtma yapmadan nehre boşaltıyorlar. Nehir aşırı yağışlar sonucu taştığında bütün Ergene Ovası zehirli kimyasal maddelerle kirleniyor. Bu zehirli maddeler yeraltı sularına ve yetiştirilen gıda ürünlerine de bulaşıyor. Marmara Denizi’ne dökülen akarsu denizdeki kabuklu canlılardan balıklara bütün yaşam formlarına zehirli kimyasal maddelerin
bulaşmasına neden oluyor.
Bakanlığın henüz açıklamadığı araştırma
Sağlık Bakanlığı’nın 2011-2016 arasında yürüttüğü bir araştırma projesi Ergene ve Dilovası’ndaki kanser vakalarında çevre kirliliğinin rolüne büyük ışık tutuyor. Araştırma “Kocaeli, Antalya, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli İllerinde Çevresel Faktörlerin ve Sağlık Üzerine Etkilerinin Değerlendirilmesi Projesi” başlığını taşıyor.
Araştırmada Ergene Nehri Havzası’nda yer alan Edirne, Kırklareli, Tekirdağ illeri; Dilovası bölgesinin de içinde bulunduğu Kocaeli ve Antalya’da yapıldı. Bu illerde yaşayan insanlardan ve yerleşim bölgelerinden alınan binlerce örnekte kanser hastalıklarına neden olan kimyasal maddeler araştırıldı. Araştırmanın amacı çevresel ortamlardaki kanserojen madde kirliliğinin ne düzeyde olduğunu ve o bölgelerde yaşayan insanların soludukları hava, içtikleri su, yedikleri gıdalarla bünyelerine kansere neden olan kimyasal maddeleri alıp almadıklarını belirlemekti. Köy ve mahalle bazında binlerce yerleşim bölgesinden örnekler alındı.
Antalya ilinde sanayi faaliyetleri yok. Dolayısıyla Ergene Havzası ve Kocaeli bölgesinde sanayi faaliyetlerinden ve zehirli atıklardan kaynaklanan kanserojen madde kirliliğini sanayinin olmadığı bir bölge ile kıyaslamak amacıyla seçildi.
Çalışmada neler analiz edildi?
Çalışmada toprak, su, gıda, hava, atık su ve Saroz, İzmit ve Antalya körfezindeki deniz suyu, kabuklu deniz canlıları ve balıklarda kansere yol açan kimyasal maddelerin kalıntıları araştırıldı.
Bunun yanı sıra yüksek gerilim hatlarından doğan kanser riski; atık su arıtma tesislerinden deşarj edilen su ve akarsuların dip çamurları da analiz edildi. Havadaki toz parçacıklarına yapışan ve solunum yoluyla bünyemize aldığımız kanserojen kimyasalların araştırılması gibi çok spesifik araştırmalar bile yapıldı. Sadece su ve gıda örneklerinin sayısı 3000 civarında ve sadece bu örneklerde yapılan toplam analiz sayısı 15 bin.
Araştırma çalışmasında binlerce hanede yapılan anket çalışmaları ile ailelerin soy geçmişlerinde kanser vakalarının görülüp görülmediği belirlendi. Aynı hanelerde yaşayan insanların vücutlarından alınan örneklerde ağır metal ve eser elementlerin bulunup bulunmadığı da analiz edildi. Aynı bölgelerden alınan hava, toprak, yeraltı ve yer üstü suları ve çeşitli gıda örneklerinde kanserojen kimyasal maddelerin ne düzeyde bulunduğu araştırıldı.
Araştırma sonucunda bütün çalışmalar üst üste konularak bir haritalama tekniği ile kanser vakalarının yoğun olduğu bölgelerde kanserojen-kimyasal kirliliğinin de yoğun olup olmadığına bakıldı. Araştırma projesi çalışma sahasının genişliği ve kapsadığı nüfus (5-10 milyon arası) açısından dünyanın en büyük halk sağlığı çalışmalarından biri.
Proje sonuçlarının 2017 yılı içinde Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanması gerekiyordu. Ancak bu yapılmadı. Bakanlığın milyonlarca insanın sağlığını ilgilendiren bu araştırmanın son derece kapsamlı ve vahim sonuçlarını kamuoyundan gizliyor mu yoksa kamuoyuna bir açıklama yapacak mı?
Gıdalar ve sularla ilgili çalışmada Kocaeli, Antalya ve Ergene Havzası bölgelerinde yetiştirilen gıdaların ve su kaynaklarının çevresel kirleticilerle ne ölçüde kirlendiğinin saptanması ve bu kirleticilerin insan sağlığına etkilerinin ortaya çıkarılması amaçlanmıştı. Bu çerçevede gıdalarda ve sularda ağır metaller, polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH) ve pestisitler gibi bazı çevresel kirlilik parametrelerinin çeşitli ürünlerdeki kalıntı düzeyleri araştırıldı.