2020 yılında başlayan pandeminin tüm deneyimleri ile şekillenen yeni dünya düzeni ve içinde bulunduğumuz çok boyutlu krizden çıkış için bize yol gösterecek politikalar içerisinde Türkiye’nin üretim, yatırım ve ticari olarak en önemli partnerlerinden biri olan AB’nin yeşil ve dijital dönüşümü kapsayan yeni politikası önümüzdeki döneme ilişkin önemli bir süreci işaret ediyor.
2019 yılının son günlerinde Avrupa Komisyonu “Avrupa Yeşil Mutabakatı”nı ve 2050’ye kadar ilk karbon nötr kıta olma hedefini açıkladığında, Çin de yılın son gününde muhtemelen Yeşil Mutabakat’ın sunulduğu aynı günlerde enfekte olmuş 44 vakayı DSÖ’ye bildirdi. Bizler hayatlarımızı tamamen değiştirecek olan 2020 yılına bu iki önemli gelişme ile başlamış olduk. O günden bugüne pek çok kayıp verdik ve pandeminin bireyler, toplumlar, ülkeler için hayatlarımıza olduğu gibi planlarımıza da önemli etkileri oldu. Etkisini devam ettirse de önümüzdeki dönem, salgının neden olduğu yıkıcı etkileri düzeltmek açısından bir yenilenme ve toparlanma dönemi tünelin ucundaki ışık olarak görünmekte.
Toparlanma dönemine ilişkin planlamaları ise büyük ölçüde 2020 yılından öğrendiklerimiz şekillendiriyor. Bu yıl aynı zamanda önümüzdeki dönemin stratejik ve politik çerçevelerinin büyük ölçüde çizildiği, küresel ekonominin ortaklıklar ve dönüşümler açısından yeniden konumlanmaya başladığı bir dönemin miladı olma özelliğini taşıyor. Küresel ekonomik durgunluğun 20.yüzyıldan beri ilk kez bu kadar yoğun gerçekleşmesi hiç şüphesiz bu döneme ilişkin en önemli deneyimlerimizden biri oldu. 2021 yılında yayımlanan Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) raporunda pandemi nedeniyle küresel tedarik zincirlerindeki kırılmanın, dünya genelinde bu yıl için küresel enerji talebinin %5 ve enerji ile ilgili CO2 emisyonlarının da %7 oranında azalmasına yol açması öngörülmekte. Bir yandan küresel emisyonların kümülatif etkisi nedeniyle bu düşüşün beklenilenden az etki yarattığı tartışmaları devam ederken, son dönemde yapılan çalışmalarda post-pandemi döneminde ülkelerin mali teşvik planlarındaki yatırımların karbon yoğun olmayan alanlarda gerçekleşmesi ile elde edilecek azaltımın Paris Anlaşması’nın hedeflerine yaklaşmada önemli bir adım olacağı işaret edilmekte.
Post-Pandemi ve Dirençlilik
Bu dönemin bir diğer önemli deneyimi de dijitalleşmenin hayatın her alanında ön plana çıkması oldu, gündelik hayatlarımızda fiziki ortamlarda gerçekleşen pek çok faaliyet yeni normalimizle birlikte yeni bir mekâna, dijital ortamlara taşındı. Bu kapsamda dijital teknolojiler artık çalışmak, öğrenmek, eğlenmek, sosyalleşmek, alışveriş yapmak, devlet ve sağlık hizmetlerinden kültüre kadar her şeye erişmek için zorunlu hale geldi. En kritik sektörlerin fiziksel alanlardan dijital alanlara taşınmasıyla, veri güvenliği, buna herkesin aynı oranda erişiminin olmaması, zaten var olan eşitsizlikleri çok daha görünür hale getirdi, sürdürülebilir kalkınmayı geçici ve insani gelişimi ciddi oranda gerileten bir durum yarattı. Aynı zamanda eşzamanlı olarak iklim krizinin etkileri de bu yıl içerisinde giderek şiddetlenmeye ve kendini göstermeye devam etti.
Tüm bu gelişmelerle içinde bulunduğumuz bu çok boyutlu küresel krizin her birimizi farklı etkileyen süreçlerini yönetebilmekte, Türkçeye dirençlilik olarak çevirebileceğimiz “Resilience” kavramının sistemin sürdürülebilirliğindeki rolü de bir kez daha gözler önüne serilmiş oldu. İklim krizinin ve ona bağlı biyoçeşitlilik kaybı, ormansızlaşma, su kirliliği gibi ekolojik sorunların da bağlantılı olarak neden olabileceği daha fazla pandemi riski, ülkelerin post-pandemi dönemi için uzun dönemde ve kısa dönemde alacakları önlemler, uygulayacakları politikalar aslında bundan sonraki hayatlarımızın nasıl olacağını da şekillendirecek. Mevcut sistemin yarattığı çevresel etkiler ve dış şoklara karşı zayıflığı bizi ve sistemimizi sürekli tekrarlayan krizlerle yüz yüze getirmeye devam edecek gibi görünüyor. Toparlanma dönemine ilişkin tüm politika önerilerinin aslında en önemli dayanağını da tam da bu nedenle dirençlilik kavramı oluşturuyor.
Post-Pandemi Döneminde Dijital Dönüşüm
Post-pandemi dönemini; ülkelerin ve toplulukların bir yandan bu çok boyutlu krizin kırılganlıklarını onarabilmek için tek bir reçete olmaksızın bölgesel özelliklerini, ekonomik yapılarını, kendi ihtiyaçlarını ön plana çıkaran stratejilerini tasarladıkları, bunun yanında ortak hedefler için birlikte kararlar aldıkları bir dönüşüm dönemi olarak tanımlayabiliriz. Bu döneme ilişkin planlamalarını açıklayan ülkeler içinde ABD, Uzak Asya ülkeleri ve AB’nin politikaları önemli sistemsel değişimleri içeriyor. Bunlar arasında özellikle AB’nin politikaları küresel konsensüsleri (Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ve Paris İklim Anlaşması) de içeren yapısı ve önerileri ile dünyada ön plana çıkıyor. Pandemi döneminde belirgin şekilde tespit edilen kırılganlıklar ve ihtiyaçlar doğrultusunda revize edilen AB’nin 2050 yol haritası, kapsayıcı yeşil bir dönüşümü işaret ettiği yeni büyüme ve ticaret politikası olan Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın yanında, bu geçişi destekleyen dijital dönüşümü de aynı oranda ön plana çıkarıyor ve “yeşil ve dijital dönüşüm” olarak adlandırıyor. Bunu yaparken de dijital ve yeşil hedefleri uzlaştırma konusunu da güncel olarak tartışmaya devam ediyor.
Bu konuda önemli bir gelişme de AB Konseyi Dönem Başkanı Portekiz tarafından düzenlenen Dijital Günü’nde (19 Mart 2021) 24 üye devlet ile birlikte Norveç, İzlanda ve Microsoft, IBM’in de aralarında bulunduğu 26 şirketin CEO’sunun, AB’nin Yeşil ve Dijital Dönüşümünü desteklemek için “AB’nin Yeşil ve Dijital Dönüşümü Bildirgesi”ni imzalayarak Avrupa Yeşil Dijital Koalisyonu’nu kurması oldu. İmzacılar iklim değişimin izlenebilmesi için dünyanın dijital ikizinin oluşturulmasından, karbon yakalama teknolojilerine yapılacak yatırımlara, bilişim ekosistemleri ve büyük verinin Avrupa’da konumlandırılmasına kadar çok çeşitli alanlarda ulusal olarak harekete geçeceklerini taahhüt ettiler. Avrupa Yeşil Dijital Koalisyonu, yalnızca teknoloji sektörünün daha sürdürülebilir, döngüsel ve sıfır kirletici olmasına yardımcı olmakla kalmayarak, aynı zamanda enerji, ulaşım, tarım ve inşaat gibi diğer öncelikli sektörlerin sürdürülebilirlik hedeflerini desteklerken yenilikçi, çevreye duyarlı, kapsayıcı ve dirençli bir toplum inşa etmeyi de eşzamanlı olarak hedefliyor.
Dijital Dönüşümü Yeşil Ekonomik Dönüşümle Birlikte Düşünmek
AB iklim değişikliği ve çevresel bozulmanın dünya ve insanlar için oluşturduğu tehditlerin bertaraf edilebilmesi ve 2050 yılı için kıta olarak koyduğu hedeflere ulaşabilmesi için kullanılacağı dijital dönüşümü, yeşil ekonomik dönüşümle birlikte ele aldığı çerçeveyi, 2020 yılından beri ihtiyaçlar ve gereksinimler doğrultusunda geliştirmeye ve genişletmeye devam ediyor. Bunun yanında yeşil ve dijital dönüşümün temelinde yer alan dirençli olmanın sağlanabilmesi ekonomik, sosyal ve çevresel boyutta pek çok yaratıcı yıkımı gerekli kılıyor. Son dönemdeki önemli yaratıcı yıkımlardan biri kabul edilen, 2011 yılında Almanya tarafından oluşturulan Endüstri 4.0 konsepti, bilişim ekosistemi ile çok çeşitli endüstriyel süreçleri giderek daha fazla birbirine bağlayarak, optimize edip, otomatikleştirerek 10 yıllık ömrü boyunca; sosyal adalet ve sürdürülebilirlik ilkelerinden ziyade, üretimin verimliliğini ve esnekliğini artırmak için dijitalleşme ve yapay zekâ teknolojilerine odaklandı. Eksik olan bu değerleri taşıyan ve AB’nin sosyal, çevresel önceliklerini teknolojik yeniliğe daha iyi entegre etme vizyonuna çok daha uyumlu olan Endüstri 5.0 stratejisi, bu dönem için gezegensel sınırlar içinde; dirençli, sürdürülebilir ve insan odaklı olarak tasarlanarak yeni dönem stratejileri arasına eklemlendi. Bununla ilgili Ocak 2021’de bir politika özeti yayımlandı. Endüstri 5.0 aynı zamanda 2016 yılında Japonya tarafından sunulan, ekonomik kalkınmayı toplumsal ve çevresel sorunların çözümü ile dengelemeye çalışan, Toplum 5.0 ile de değişen paradigmasıyla çok daha bağlantılı. Yaratıcı yıkımlarla, ihtiyaçlar doğrultusunda birlikte gelişmeye devam eden bu süreci anlamada ve yeşil ekonomik dönüşümle dijital dönüşümün iç içe geçmiş yapısını değerlendirebilmede şu iki önemli sorunun yanıtı gerekiyor. Dijital dönüşüm yeşil dönüşüme hangi alanlarda katkı sağlayacak?
Pandemide sadece imalat sektöründe değil tarımda, lojistik vb. sektörlerde çok boyutlu krizin yarattığı baskı istihdam, üretimde depolama, stoklama vb. alanlarda önemli tıkanmalara ve zayıflıklara yol açtı. Bu nedenle anahtar sektörlerde ve kritik alanlarda gerçekleştirilecek dijital dönüşümün, kaynakların etkin kullanımı ve organizasyonu ile sadece salgın kaynaklı değil, iklim değişikliği gibi dışsal şoklara karşı da sistemi dirençli hale getireceği düşünülmekte. Dijital ekosistemin araçlarının üretim ve tüketim sistemlerine entegrasyonu ile kaynakların etkin kullanımı, büyük verinin işlenmesi ve karbon ayakizinin dijital takibinin yapılabilmesi, karbon emisyonlarının azaltılmasında önemli bir rol oynayabilir. Ancak bu araçların sınırları, istihdam alanında yaratacağı etkiler ve enerji kullanımları gibi çevre üzerindeki etkilerinin de göz ardı edilmeden değerlendirilmesi aynı oranda önemli bir tartışmayı da gündeme getiriyor.