Yeni yükselme verileri, tehlike altındaki insanların sayısını üçe katlıyor.
2100 yılında karada yaşayan kaç insanın sular altında kalabileceğini duyduğunuz zaman, gelecekte deniz seviyelerinin bu kadar yüksek olacağını tam olarak nasıl bildiğimizi merak edebilirsiniz.
Bu tür modellemeler inanılmaz derecede karmaşıklar ve ayrıca, sonucu etkileyen sayısız hesaplama ve varsayım yapılmasını gerektiriyorlar.
Fakat, *karanın* yükselişini nasıl bildiğimizi muhtemelen merak etmiyorsunuzdur.
Herhangi bir zamanda Google Haritalar’a hızlı bir bakış atarak, dünyanın pek çok yerinde deniz seviyesinden kaç metre yüksekte olduğunuzu görebilirsiniz.
Fakat ölçtüğümüz her şeyde olduğu gibi, yükselme tahminleri de doğal olarak hataya açık. Bir dağın ne kadar yüksek olduğunu ölçerken, iki metrelik bir hata çok da büyük değildir.
Fakat aynı hata payı, yükselen denizler söz konusu olduğunda kıyı bölgeleri için ölümcül olabilir.
İşte, şu an olan şey de tam olarak bu.
İklim Merkezi’ndeki araştırmacılar, CoastalDEM adı verilen yeni bir yöntem kullanarak dünyanın kıyı bölgelerindeki yükselişleri tahmin ettiklerinde; deniz seviyesinin yükselmesinden etkilenecek insanların sayısı, önceki hesaplamaların neredeyse üç katına çıkmış.
Yapılan bu yeni kestirimde, 2100 yılı itibariyle su altında kalabilecek yerlerde 630 milyon kadar insanın yaşadığı ve bunların yarıdan fazlasının da, 2050 yılında yükselen denizlerin altında kalabileceği öne sürülüyor.
Araştırmacılar, bulgularını Nature Communications bülteninde yayınladı.
Yükselme verilerinin nasıl bu kadar hatalı olduğuna inanmak zor olabilir, fakat bunu nasıl bulduğumuzu düşünün.
NASA’nın SRTM modeli, üstteki yüzeylerin yükselişini hesaplıyor; karaların kendisini değil. Bu durum, yoğun bitkilerin veya insan nüfusunun bulunduğu yerlerde, verilerin daha hatalı olduğu anlamına geliyor.
Çünkü her iki durumda da zeminden çıkıntı yapan fiziksel nesneler bulunuyor.
ABD ve Avustralya gibi yerlerde, yüksek kaliteli LIDAR verileri, gerçek yükselişleri görmeye imkan tanıyor. Ancak bu veriler, dünyanın çoğu kısmı için mevcut değildi.
Aslında CoastalDEM, ABD’deki LIDAR yükselişlerine karşılık SRTM yükselişlerinde bulunan farklılıkları aramak üzere eğitilmiş bir yapay sinir ağı. SRTM, ülke boyunca ortalama 3.7 metrelik bir hata gösteriyor fakat kıyı şehirlerinde yaklaşık bir metre daha yüksek çıkarak zirveye ulaşıyor.
CoastalDEM modeli, bu uyuşmazlıklarda bulunan kalıpları analiz ederek, yükselme verilerindeki hatayı 0.1 metreden daha aza indirebiliyor. Araştırmacılar daha sonra IPCC bulgularıyla uyumlu bir deniz seviyesi kestirimi kullanarak, yakın gelecekte su altında kalabilecek karalarda kaç tane insanın yaşıyor olabileceğini tahmin etmişler.
Ancak bu yeni tahminler, herkesi eşit şekilde etkilemiyor. Yukarıdaki haritada gösterildiği üzere, etkilenen insanların büyük bir çoğunluğu Asya’da olacak.
Çalışmanın yazarları, tehlike altındaki topraklarda yaşayan insanların yüzde 70’ten fazlasının sadece sekiz ülkede yer aldığını hesaplamışlar: Bu ülkeler ise Çin, Bangladeş, Hindistan, Vietnam, Endonezya, Tayland, Filipinler ve Japonya olmuş.
Bu yeni araştırmaya dayalı tehlike değişimi, dünya genelinde de eşit şekilde yayılmıyor.
Mısır ve Fildişi Sahili, sırasıyla 428 ve 708 kat artışa sahne olmuş; bu oranlar o kadar yüksek ki, bütün bir ölçeğin ayarını bozmamak için aşağıdaki diyagramı ayarlamak zorunda kaldık.
Bir sonraki en yüksek oran, 75 katın üzerinde bir oranla Liberya’ya ait. Topraklarını en geniş oranda kaybedecek olan ülkelerin çoğu ada ülkeleri ve bunların 13 tanesi de halen gelişmekte olan ülkeler.
Çalışmanın yazarları, tehlike altındaki nüfusta görülen bu devasa yükselişlere rağmen durumun daha ciddi olabileceğini belirtiyor. CoastalDEM mükemmel değil; özellikle de yoğun nüfuslu şehirlerde.
Bu yüzden tehlike altındaki insanların sayısı çok daha fazla olabilir. Ayrıca, bu tahminler mevcut nüfuslara dayalı olarak yapılmış ve küresel rakamlar muhtemelen artmaya devam edecek.
Eğer kıyı bölgelerinde yaşamaya devam edersek, muhtemelen iklim değişikliği yüzünden evlerini kaybetme tehlikesi olan çok daha fazla insan göreceğiz.