Denizin derinlikleri, tarih boyunca daima gizemli ve bir o kadar da ürkütücü olmuştur. Ürkütücü olmasının en basit sebebiyse, denizin içerisinde bizleri nelerin beklediğini bilemememiz. Öyle ki bu denizler 6 metrelik dev pasifik ahtapotuna, 14 metreye varabilen dev mürekkep balıklarına, 32 metrelik mavi balinalara kadar pek çok canlıyı bünyesinde barındırır ve beklenmedik anda sizinle tanıştırır. Bu tanıştırma olaylarından en sıra dışı olanı ise 2011 yılının Mart ayında gerçekleşen Tohoku depreminin öncesinde meydana geldi.
Birçok mitolojide karşımıza çıkan deniz ejderlerine benzerlikleriyle dikkat çeken bir canlı, denizin derinliklerinden çıkagelmiş ve karaya vurmuştu. Dilimizde dev kürek balığı şeklinde adlandırılan bu canlı, yanlardan bastırılmış gibi yassı bir yapıya ve 11 metreye varan uzunluklara sahip bir balık. 2011 yılında Japonya’da meydana gelen depremin öncesinde, bir düzine dev kürek balığı Japonya’nın kıyılarına vurdu. Ardından depremin meydana gelmesi, bu balıkların deprem habercisi olabileceği yönünde bazı düşüncelerin oluşmasına sebebiyet verdi.
Bu düşüncenin oluşmasındaki en temel ekten, halihazırda Japon kültüründe depremlerin ve çeşitli felaketlerin uyarıcısı olan dev yayın balığı Namazu’ydu. Tokugawa döneminde (1603-1868) yayın balığı, sel veya yoğun yağış ile ilişkili bir nehir tanrısı şeklinde tarif ediliyordu. Namazu’nun genellikle insanları yakın bir felakete karşı uyardığına veya tehlikeli su ejderhalarını yutarak daha fazla felaketi önlediğine inanılırdı. Yayın balığı zamanla su ejderhaları, dev yılan balığı Jinshin-Uwo veya ejderha böceği Jinshin-Mushi gibi diğer hayvanların yerini aldı ve insanların denizlerdeki koruyucusu oldu. Bu tür mitlerin tarihi, bazı hayvanların; özellikle de balıkların Japonya’da neden halen felaketlerin habercisi olarak kabul edildiğini açıklıyor.
İnsanlar, tıpkı Namazu gibi Ryugu No Tsukai veya Deniz Tanrısı Sarayı’ndan bir haberci olarak adlandırılan kürek balığının da yaklaşan depremler ve tsunamiler hakkında insanları uyarmak için Japonya kıyılarını ziyaret ettiğine inanmıştı. Eğer bu düşünce doğruysa, derin deniz balıklarının ortaya çıkması afetlerin etkilerini azaltmak için yararlı bilgi niteliği taşıyabilirdi.
Bu iddiaların ardından araştırmacılar kolları sıvadılar ve Kasım 1928 ile Mart 2011 arasında Japonya’da derin deniz balıklarına yönelik 336 gözlem yapıldığını buldular. Ancak bu gözlemlerin hiçbiri, 7,0 veya daha büyük bir depremden önceki 30 gün içinde gerçekleşmemişti. Buna benzer bir sonuç, derin deniz balıklarının görülmesinden sonraki 10 gün içinde 6,0 veya daha büyük bir depremin meydana geldiğine dair herhangi bir rapor bulunamamasıyla da onaylanmıştı.
Bu nedenle dev kürek balıkları ile depremler arasında herhangi bir ilişki söz konusu değildi. Peki ama onları denizin derinliklerinden kıyılara iten şey neydi? Bunun sebebi üzerinde de çalışmalar yürüten araştırmacılar, su sıcaklığın zaman içerisinde değişmesi ve buna bağlı olarak kürek balıklarının yiyecekleri niteliğinde olan planktonların sığ sulara doğru çekilmesinin önemli bir etken olabileceğini buldular. Bulgular, gerçekten de yapılan çalışmalarda anlamlı bir korelasyon sergiliyordu. Fakat bu açıklama, neden karaya vurduklarını hâlâ açıklamıyordu. Bu yüzden henüz hakkında oldukça az bilgiye sahip olduğumuz bu canlıları yakından tanıyabilmemiz için, ekosistemdeki rollerini ve davranışlarını iyi bir şekilde analiz etmemiz gerekiyor.