2011 yılındaki deprem ve tsunamide büyük bir felakete sahne olan Fukushima Nükleer Santrali’nin biriken atık suyu, arıtma sonrasında Pasifik Okyanusu’na boşaltılacak.
Ama bu karar, büyük tepkileri de beraberinde getirmiş durumda.
Japonya Hükumeti, bir süre önce büyük bir felaketin yaşandığı Fukushima Daiichi nükleer enerji santrallerindeki kirli suyu yaklaşık iki yıl içerisinde Pasifik okyanusuna boşaltmaya başlayacağını duyurdu.
Bu karar şimdiden Başbakan Yoshihide Suga’nın konutu dışında protestolara sebep olmuş durumda ancak Uluslararası Atomik Enerji Kurumu ve en azından bazı bağımsız uzmanlar tarafından destekleniyor.
Hükümetin bu kararı düşünülmeden alınmış bir karar değil. Kirli su havuzları 2011 yılındaki felaketten beri dolmaktaydı ve eğer eyleme geçilmezse 2022 yılında tamamen dolacağı tahmin ediliyor.
Geçtiğimiz Ekim ayında suyun bir kısmının boşaltılarak alternatif önerilerin incelenmesi için zaman yaratılması önerilmişti.
2011 yılında yaşanan ölçekte deprem ve tsunamiye karşı hazırlıksız yakalanan Daiichi enerji tesislerinin yöneticileri, o zamandan beri yaşanan erimenin sonuçlarını temizlemekle uğraşıyorlar.
1.000’den fazla tank, reaktöre ulaşan veya yakıtı soğutmak için kullanılan suyu depolamak için inşa edildi. Bu tanklar çok miktarda radyoaktif trityum (iki nötronlu hidrojen) içeriyor.
Ayrıca başlangıçta bu su, özellikle sezyum-137 olmak üzere daha tehlikeli olan ancak ayrılması daha kolay olan daha ağır elementler de içeriyordu. Şu anda tankların çeyreğinden fazlasının içindeki sezyum filtrelenmiş durumda.
Her gün 150 ton ek suyun depolanmasının gerekmesi ve var olan 1 milyon tondan fazla suyun daha da artması ile beraber Tokyo Elektrik Enerjisi Firması (TEPKO) sonsuza kadar yeni tank üretmenin pratik olmadığına karar verdi.
Bu da suyun buharlaştırılması (ve daha yoğun bir atık elde edilmesi), derin yer-altı enjeksiyonu veya Pasifik Okyanusu’na boşaltılması ihtimallerini bıraktı.
Her ne kadar filtrelenmemiş tanklardaki su ölümcül olsa da, içerisinde sadece trityum bulunan suyun boşaltılması daha çok bir algı problemine sebep oluyor.
Avusturalya Curtin Üniversitesi’nden Profesör Nigel Marks’ın açıkladığı üzere Japonya hükumeti, Fukushima santralinden gelen arıtılmış atık suyu okyanusa boşaltarak “doğru şeyi yapıyor.”
Bazı kişiler Fukushima atıklarının tüm Pasifik Okyanusu’nu kirletebileceğinden endişelense de, uzmanlara göre arıtılmamış suyun boşaltılması bile okyanusun tamamını saracak bir etki yaratmayacak.
Daha önemli olan endişe ise yerel halk ve deniz canlılarının bu boşaltmadan nasıl etkileneceği.
Araştırmalar sonucunda yapılan bir tahmine göre tek bir yıl içerisinde yapılacak bir boşaltma, yerel halkı 0,8 mikro-sievert radyasyona maruz bırakacak ve bu, buharlaştırma fikrinin üçte birine denk geliyor.
Bu miktar, bir Japonya vatandaşının toprak, güneş ışınları ve diğer doğal kaynaklardan aldığı ortalama günlük radyasyon dozundan kayda değer ölçüde daha az.
Muz gibi potasyum açısından zengin yiyecekler bile haftalık olarak tüketildiklerinde daha fazla radyasyona sahip.
Ancak yerel deniz yiyeceği endüstrisinin korkusu, gerçek risk ne olursa olsun oluşacak algının satış yapmalarını engelleyeceği yönünde.