Hititlerde Su Kültü
Su, dünyamızda canlılardan önce var olmuş ve yaşam suda başlamıştır. Yakın geçmişe kadar toplumlar suyu doğadaki hali ile tüketmişlerdir. Su, yaşam için fiziksel bir gereksinim olduğundan insanlar Neolitik Çağlar’dan itibaren yerleşik hayata geçiş sırasında ve sonrasında kent ve köyleri su kaynaklarına yakın yerlere kurmuşlar ve büyük uygarlıklar yaratmışlardır.
Anadolu insanı erken bir dönemde gerek göller bölgesinde gerekse Fırat koyaklarında suyu kullanarak erken tarımsal faaliyetlere başlamıştır. Hititler Anadolu’ya geldiklerinde suyun ne kadar önemli olduğu bilincine sahip bir halk ile karşılaşmışlardır.
Su, Hitit Dünyasında dinsel alanın hemen hemen her yerindeydi. Dolayısıyla Teokratik bir inanç dünyasının Hititlerin hayatını şekillendirdiğini görmekteyiz. Kaderlerini tanrıların yönettiğini ve yaşamları süresince başlarına gelen tüm iyi ve kötü olayların, hastalığın, yenilginin kısaca başlarına gelen her türlü olayın onlar tarafından verildiğini, bu dünyada ve inançlarına göre öldükten sonraki yaşamlarında problemsiz bir süreç düşündüklerinden, onları hoşnut etmek, tanrıların gazabını üzerlerine çekmemek için çeşitli kurbanlar sunmuş, onları bayram törenleriyle, dualarla anmaya gayret etmiş, ve bu maksatla pek çok ritüel düzenlemişlerdir.
Hititlerin tanrıları için özenle düzenledikleri bu ritüellerin ilk şartı bedensel ve ruhsal olarak arınmaktır. Çünkü arınma insanların tanrılar tarafından cezalandırılmamaları için ilk şarttır. Yani tanrıların evine tapınaklara girebilmek, dua edebilmek, kurban sunabilmek, (krallarla tanrılar özdeşleştirildiğinden) kralın huzuruna çıkabilmek için ön koşul su ile yıkanmak, bedensel ve ruhsal olarak temizlenmektir.
Hititlerin hem dinsel hem de bedensel temizliğe çok önem verdikleri ve temizlik konusunda asla lakayt davranmadıkları tapınak görevlilerine yönelik bir direktif metninde anlatılmaktadır.
Metinde tapınakta görevli mutfak beylerinin yıkanması, saç sakal ve tırnaklarını kesmesi, giyeceklerinin de temiz olması istenmektedir. Ayrıca bir domuz veya köpeğin mutfak kaplarına yaklaştırılmaması, yani mutfak eşyalarının da temiz olması istenmektedir. Böylece tanrılara sunulan ekmeğin ve içkinin manevi olarak kirlenmesi engellemiş, tanrılar kızdırılmamış oluyordu.
Bütün Eski Ön-Asya toplumlarında olduğu gibi, Hititlerde de pisliğin bu manevi ve sihri anlamı, gerçek pislik kavramından daha ağır basmıştır.
“Temizlik /Arılık/ Kutsallık Suyu”, Hitit çivi yazılı kaynaklarda özellikle su kültü ile ilişkili olarak şu terimlerle karşımıza çıkmaktadır:
Bedensel ve ruhsal olarak arınma sırasında yapılması gereken işlemlerin başında, Şapinuva’da hazırlanan ve oradan tüm Hitit dünyasına dağıtılan Hurri kökenli itkalzi ve itkahi kutsal metinlerinin okunması, böylece ağzın temizlemesi bir başka anlatımla ruhun her türlü günahtan arındırılması yani tövbe edilmesi gelmektedir.
Gerek söz konusu itkalzi ritüelleri ve diğer arınma ritüellerine göre ağız temizlemeyi/tövbe etmeyi, bedensel ve ruhsal arınmayı sağlayan ve aynı zamanda insan yaşamı için gerekli olan madde su’dur. Tabii ki suyun kullanımı yanında gümüş, kurban hayvanlarının kullanımı gibi yardımcı elemanlar da söz konusu olmaktadır. Ancak arınmanın, günahlardan kurtulmanın dolayısıyla her iki dünyada mutlu yaşamanın temelinde su ve onun yardımıyla temizlenmek gelmektedir. Boğazköy’den ele geçen itkalzi ritüellerinin kolofonlarında,
“Bu önemli kutsal kilden kitapları Şapinuva ülkesindeki orijinallerinden
çoğalttık”
şeklindeki ifadelerden su ve su kültü ile ilgili olarak hazırlanan ağız temizleme/tövbe etme, bedensel ve ruhsal arınma ritüellerinin Şapinuva kökenli olduğunu, bu şehrin ne denli önemli bir kutsal merkez konumuna geldiğini, bu kutsal merkezin su kültüne ne kadar önemli katkılar sağladığını yani vazgeçilmez olduğunu görmekteyiz.
- Leyla Murat