Martılar, İnsanların Dokunduğu Yiyeceklere Karşı İlgi Duyuyorlar
Sizden geri kalmayacaklar…
Deniz kenarında yediği simidi elinden kaptıran herkesin onaylayacağı üzere, yiyecek söz konusu olduğunda martılar biraz fena hayvanlar.
Bu kuşlar, insan eliyle oluşturulan ve bizden bir sürü şey aşırabildikleri bölgelerde rahat yaşıyor. Exeter Üniversitesi’nde çalışan araştırmacıların geçen yıl yaptığı bir çalışmada martıların, insanların dokunduğu yiyecek parçalarının lezzetli olduğunu düşündükleri gösteriliyor (en azından İngiltere’nin güneybatısındaki Falmouth ve Penzance şehirlerinde yaşayan kuzey gümüş martılarının).
Kuşlar üzerinde çalışan hayvan davranış bilimcisi ve baş yazar Madeleine Goumas, “Birçok tür, bu ortamlarda başarılı olamamıştı” diyor.
Diğer taraftan kuzey gümüş martıları, “şehir ortamlarında oldukça rahat yaşıyor gibi görünüyor; bir deniz kuşu için ilginç bir durum.” Goumas ve meslektaşları bundan önce yapılan araştırmada, dik dik baktığınız takdirde martıların elinizdeki yiyeceği daha seyrek çaldığını belgelemiş.
Goumas o deneyi yaparken, farklı martıların önüne içerisinde patates kızartması bulunan şeffaf torbalar koymuş ve sonrasında martılara dik dik bakarak ya da uzağa bakarak hayvanların davranışını gözlemlemiş.
“Deneyi yaparken acaba patates kızartması gördükleri için mi geliyorlar, yoksa bir insanın el sürdüğünü gördükleri için kontrol etmek mi istiyorlar diye düşündüm” diyor.
Eğer durum böyleyse, kuzey gümüş martıları doğrudan insanlar ile yiyeceği ilişkilendirmeyi öğrenmiş demektir. Goumas, cevabı bulmak için bir deney tasarlamış.
Goumas, aslında sadece etrafta dolaşan yetişkin martılara tek tek yaklaşmış. Her seferinde, martının önüne birbiriyle aynı uzaklıkta olan iki kova yerleştirmiş.
Her kovanın altında, buradaki gibi ambalajlı bir atıştırmalık varmış (aslında, kısmen şeffaf bir ambalajın içinde duran bir granül barı). “Esasında martıları beslemek istememiştim” diyor Goumas; insan yiyecekleri martılar için pek iyi değil ve kendisi de martıları insanlara daha fazla alıştırmak istememiş. Paketleri de ağır hale getirmiş ki martılar kapıp kaçamasın.
“İnsanlar martılardan şikayet ediyor, hatta bazı belediyelerde martıları beslememeniz gerektiğini söyleyen yerel bir yasa var” diyor. Goumas, yaptığı çalışmanın insan-martı çatışmasını daha da körüklemesini istememiş.
Kovaları ve video kamerayı hazırladıktan sonra, kovaları kaldırmış ve atıştırmalıkları ortaya çıkarmış. Ardından, hâlâ paketinde duran atıştırmalıklardan birini yerden almış ve martının önünde 20 saniye boyunca elinde tuttuktan sonra tekrar yere koymuş.
Daha sonra geri çekilmiş ve iki dakika bekleyerek martıların yaklaşıp yaklaşmayacağına bakmış. Bu sırada, tüm bu süreci videoya kaydetmiş.
Goumas, toplamda 38 martıya yaklaşmış. Bunlardan yirmi dört tanesi, atıştırmalıklardan birini gagalamış ve 19 tanesi de Goumas’ın önlerinde ellediği atıştırmalığa gitmiş.
Gagalama zahmetine girenlerin büyük çoğunluğuna denk gelen bu sayı, yüzde 79’luk bir orana tekabül ediyor. Fakat bazıları da dokunulmayan atıştırmalığı kurcalamış:
Araştırmacılar, sadece yakında bir insan olmasının, atıştırmalığı martılar için daha çekici hale getirmiş olabileceğini düşünüyor.
Aynı dinamiğin gıda dışı nesnelerde de vuku bulup bulmadığını kontrol etmek isteyen bilim insanları, deneyi atıştırmalıkların şekil ve boyutunda kesilen süngerler ile yeni bir bölgede tekrarlamış.
Bu sefer, 41 martının yüzde 65’i Goumas’ın eline aldığı süngeri gagalamaya gelmiş. Araştırmacılar bu durumun, iki süngerin hiç farklı olmadığı ve bir martının birini ya da diğerini şans eseri seçtiği takdirde görmeyi bekleyeceğiniz seviyelerden çok da farklı olmadığını söylüyor.
Martılar yeni nesneleri merak etse de (bazı diğer hayvanların kaçındığı bir davranış) sadece elimize aldığımız cisimlere değil, insanların dokunduğu yiyeceklere özel olarak daha fazla ilgi gösteriyorlar.
Bu sonuçların öne sürdüğüne göre (en azından kuzey gümüş martılarında) insanlardan elde edilen ipuçları, insanların yaşadığı ortamlarda yiyeceğin nerelerde bulunabileceğini akla getiriyor. Fakat sonuçlar daha kapsamlı bir şeyi de gösteriyor olabilir:
“Çok büyük ihtimalle kuzey gümüş martıları, şehir ortamlarında insanların davranış ipuçlarını kullanan tek yaban hayvanları değil” diye yazıyor araştırmacılar.
İnsanlar arasında yaşamaya uyum sağlamış olabilseler de, bütün martılar Goumas’ın kameraya kaydettikleri kadar cesur değil. “Birçok martı uçup gitti. Birçoğu çok ürkek” diyor.
Martılar gibi şehir hayvanlarını anlamak, onlar ile birlikte daha iyi yaşamamıza yardımcı olabilir. Fakat San Diego Küresel Hayvanat Bahçesi’nde hayvan davranışçısı olup kuşlar üzerinde çalışan ve yeni araştırmada yer almayan Alison Greggor, bunun onlara olan saygımızı da artırması gerektiğini söylüyor.
“Şehir ortamlarında yaşayan hayvanlar hâlâ vahşi hayvanlardır” diyor.
Şehirdeki yaban hayatı, içinde yaşamak için evrimleştiği ortamdan çok farklı görünen bir ortamda yön bulmak için halihazırda sahip olduğu davranışsal araçları kullanıyor (kuşların çok iyi bilgi sahibi olduğu; sosyal ipuçları aramak gibi). “Hayvanlar, insanların çevrede sık sık yaptığı değişimler karşısında sadece davranışsal yönden cevap vererek hayatta kalabilirler” diyor Greggor. “Bence bu kadar hızlı uyum sağlayabildikleri için bu hayvanlara çok saygı duymalıyız.”