Nobel İklim Zirvesi’nin sonunda yayımlanan bildiride “Küresel seragazı emisyonlarının yarı yarıya azaltılması ve doğanın tahrip edilmesinin durdurulup tersine çevrilmesi gerekiyor” denirken, önümüzdeki 10 yılda dönüşümsel eylemler gerçekleşmezse, insanlığın büyük sorunlarla yüzleşebileceği belirtildi.
Geçtiğimiz hafta gerçekleşen İklim Zirvesi, yenilenen iklim taahhütleri açısından önemli mesajlar verdi. Bu hafta ise 26 Nisan-28 Nisan tarihleri arasında ABD’nin ilk İklim Özel Başkanlığı Temsilcisi ve eski ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, 1989’da Tibet’in kurtuluşu için şiddet içermeyen mücadelesi nedeniyle Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen 14. Dalai Lama, Tenzin Gyatso ve “İklim değişikliğinin yarattığı tehlikeler hakkında dünyayı bilgilendirdiği” için Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen Al Gore gibi isimlerin katıldığı Nobel İklim Zirvesi gerçekleştirildi.
Zirvede, iklim ve biyolojik çeşitlilik krizinin mevcut ölçeğini göz önünde bulundurarak önümüzdeki 10 yıl içinde hükümetlerin planlarına sadık kalmalarının nasıl sağlanacağı ele alındı.
Zirvenin kapanışında, Nobel ödülü sahipleri ve diğer bazı zirve konuşmacılarından, iklim ve biyolojik çeşitlilik krizinin en kötü etkilerini önlemek için bu 10 yılda hükümetlerden hızlı harekete geçilmesi çağrısında bulunan bir bildiri yayımlandı.
Bildiri, bu yıl gerçekleşecek üst düzey diplomatik toplantılardan(G7, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi-CBD COP15, BM Genel Kurulu, G20 ve BM İklim Sözleşmesi-COP26) beklentilerine yer verdiği bildiride önümüzdeki 10 yılın çok kritik olduğunu ekleyerek:
“Küresel seragazı emisyonlarının yarı yarıya azaltılması ve doğanın tahrip edilmesinin durdurulup tersine çevrilmesi gerekiyor. Bu dönüşümün temel dayanağı, dünyadaki istikrarı bozan eşitsizlikleri ele almak. Bu 10 yılda dönüşümsel eylemler olmazsa, insanlık ortak geleceğimizle muazzam riskler alıyor. İnsanlık, Dünya’nın biyosferinde ve onun bir parçası olarak yaşamlarımızda büyük ölçekli, geri dönüşü olmayan sonuçları riske alıyor” dendi.
Geri dönüşü olmayan sonuçları önlemek için zaman azaldığı vurgulanırken, “Buzul tabakaları kritik eşiğe yaklaşıyor – Antarktika buz tabakasının bazı kısımları geri dönüşü olmayan devrilme noktalarını çoktan geçmiş olabilir. Kuzey Atlantik’teki ısı sirkülasyonu, hızlanan buz erimesi nedeniyle tartışmasız bir şekilde yavaşlıyor. Bu, musonları ve Antarktika’nın büyük bölümlerinin istikrarını daha da etkileyebilir. Yağmur ormanları, permafrost ve mercan resifleri de devrilme noktalarına yaklaşıyor. Küresel ısınmayı 1,5 ° C’nin altına tutma olasılığının % 67’si için kalan karbon bütçesi 2030’dan önce tükenecek. Aynı zamanda, 2050’ye kadar her hafta, kentsel nüfus yaklaşık 1,3 milyon artacak ve yeni binalar, yollar, su ve kanalizasyon alt yapısı, enerji ve ulaşım sistemleri gerektirecek. Bu altyapı projelerinin yapımı ve işletimi, tasarlanma ve uygulama şekillerinde büyük değişiklikler yapılmadıkça enerji ve emisyon yoğun şekilde faaliyet gösterecektir” dendi.