Küçük bir yolculuk yapmaya ne dersiniz?
Yaklaşık 60 milyon yıl önceye mesela; hani Dünya’nın dev sürüngenler ile çevrili olduğu o son Mezosoik dönem olan Kretase Dönemi’ne. Peki neden bu zaman dilimini seçtik?
Çünkü geçtiğimiz günlerde yayımlanan yeni bir araştırmada bilim insanlarını şaşırtan çok tuhaf bir gelişme oldu.
Hadrosauridae ailesine (familya) ait olduğu düşünülen yepyeni bir dinozor keşfedildi.
“Hadrosauridae ailesi de nedir?” diye soracak olursanız, Jurassic Park filminde ve çocukların izlediği pek çok çizgi dizide karşımıza çıkan Parasaurolophus cinsindeki bireylerin taksonomik sınıflandırmada bağlı oldukları ailenin ismi.
Biraz daha betimlemek gerekirse; kafatasının önünden arkaya doğru boynuza benzer bir sorgucun uzandığı ördek gagalı dinozorlardan biri.
Bu ailenin bireyleri genellikle 15 metreye varabilen ve günümüz için devasa sayılabilecek boyutlara sahip bireylerden oluşuyordu.
Fakat yeni bulunan Hadrosauridae bireyi sadece 3 metrelik bir vücuda sahipti, haliyle akrabalarına kıyasla oldukça küçüktüler.
Peki yeni bulunan türün bizi şaşırtan özelliği neydi?
Fas’ın Khouribga eyaletindeki bir fosfat madeninde Hadrosauridae ailesinden bir bireye ait olduğu belirlenen, fosilleşmiş çene kemikleri ve dişler bulundu.
Tamam, şimdiye kadar her şey normalmiş gibi gözüküyor… Hey, durun bir dakika! Burada tuhaf bir durum var. Bildiğimiz kadarıyla Hadrosauridae ailesi, Kuzey Amerika kıtası kökenli olup daha sonrasında Güney Amerika, Asya ve Avrupa’da yayılım gösterdi fakat daha önce hiç Afrika’dan böyle bir kayıt gelmemişti.
Bunun en temel nedeni, Afrika’nın Kretase’nin sonlarında derin denizler ile çevrili, tamamen izole bir ada kıtası olmasından kaynaklıydı.
Araştırmacılar bu beklenmedik bulgu karşısında “İskoçya’da bir kanguru bulmak gibi tamamen yersizdi” diyorlar. Peki böyle bir şey nasıl olmuş olabilirdi?
Bu türlerin Afrika kıtasında yayılım gösterebilmesi için yüzlerce kilometrelik açık denizi yüzerek veya yüzen bir şeyin üzerinde giderek geçmiş olması gerekiyordu.
Peki bu mümkün müydü? Hadrosaurlar’ın anatomik yapıları göz önüne alındığında, bu canlılar muhtemelen güçlü yüzücülerdi. Büyük kuyrukları ve güçlü bacakları vardı.
Bunlara ek olarak; genellikle nehir yataklarında ve deniz kayalıklarının yer aldığı alanlarda bulunuyorlardı. Bu yüzden, bir şekilde o mesafeyi yüzmüş olabilecekleri düşünülüyor.
Çünkü Hadrosauridae ailesinin üyeleri, Pangea süper kıtasından çok sonra evrimleştiler ve bilindiği kadarıyla o dönemde Afrika ile kara bağlantıları henüz oluşmamıştı.
Bu yüzden, yürüyerek Afrika’ya ulaşmak imkansızdı.
Araştırmacılar tüm bu bilgileri göz önüne alarak, yeni keşfedilen dinozora “Ajnabia odysseus” adını vermişler.
Ajnabi; yani dilimize de Arapça’dan gelen “yabancı” anlamı taşıyan “ecnebi” kelimesi ile Yunan denizci Odysseus’a atıfta bulunuyorlar.
Peki bu tür bir olayın gerçekleşmesi imkânsız mıydı?
Okyanustan geçişler, nadir rastlanan durumlardır ancak pek çok kez gözlemlenmiştir.
Karayip Adaları’nda yer alan yeşil iguanaların bir kasırga sırasında enkaz üzerinde taşınarak Karayipler’e seyahat ettiği düşünülmekle beraber, Seyşeller’de (Doğu Afrika’da bir ülke) bulunan bir kaplumbağanın Hint Okyanusu boyunca yüzlerce kilometre yüzdüğü bilinmektedir.