Yeni araştırmaya göre, su sıkıntısı çeken ve karışık tür topluluklarının yaşandığı alanlar, türler arasında patojen geçişine karşı özellikle savunmasız.
Bu ay “Toplam Çevre Bilimi” nde yayınlanan bir araştırma, su kaynaklarını memeli virüs bulaşmaları için ana vektör olarak tanımlıyor.
Alman Leibniz Hayvanat Bahçesi ve Yaban Hayatı Araştırmaları Enstitüsü (Leibniz-IZW) liderliğindeki bir bilim insanı ekibi, Tanzanya, Namibya ve Moğolistan’daki su birikintilerindeki yüzey suyu ve tortuları örnekleyerek hipotezlerini test etti ve örnekleri equid herpesvirüs (EHV) için taradı. EHV’ler, laboratuar koşullarında suda haftalarca aktarılabilir kaldığı bilinen ve Afrika ve Moğolistan’daki türler arasında bulaştığı bilinen DNA virüsleridir – bu nedenle, araştırma makalesi için model olarak EHV’ler seçilmiştir.
Araştırmanın baş araştırmacısı Profesör Alex Greenwood şunları söyledi: “Daha önceki çalışmalarımızdan, özellikle Afrika’daki zebralarla, kuru mevsimde bir araya gelmek zorunda kaldıklarında eşitlerin strese girdiğini biliyorduk. Stresin ülkedeki etkilerine baktığımızda esir zebralar, bunun EHV’lerin çevreye yayılmasıyla ilişkili olduğunu görebiliyorduk. Bu, hayvanların bir araya gelmeye zorlandıkları anda, büyük olasılıkla stres altında olduklarını ve virüsleri yaydıklarını gösteriyor. Stres, bir tür olarak hareket ediyor. Virüse suya girerek daha fazla insanı enfekte edecek sinyal veriyor. “
Makale, suda kararlı ve iletilebilir kalan tek virüslerin EHV’ler olmadığını ve bu nedenle su kıtlığı olan ortamlarda su kuyularının izlenmesi ve taranmasının vahşi yaşamda hastalıkların ortaya çıkışını belirlemede yararlı bir araç olabileceğini öne sürerek sona eriyor.
Bu makalenin bulguları, gelecekteki pandemilerin meydana gelmesini önlemek için gelecekteki su güvenliği çabalarına öncelik vermenin önemini vurgulamaktadır.
COVID-19 salgını, virüslerin bir konakçı türü insanlara nasıl atlayabileceğine dair güncel bir örnek sağlar.