TRAPPIST-1 Gezegenleri, Yaşam İçin Yeterli Suyu Barındırıyor Olabilir
RAPPIST-1 sisteminin gezegenleri yıldızlarının etrafında, Güneş Sistemi’ndeki Merkür gezegeninin Güneş etrafındaki dolanımından daha yakın bir mesafede dolanır. Eğer Güneş Sistemi için konuşuyor olsaydık, tabii ki bu, bizim gibi canlılar için kesin olarak yaşamı engelleyen bir durum olurdu. Ancak TRAPPIST-1 sisteminin yıldızı Güneş’imizden daha soğuk ve sönük olduğu için, TRAPPIST gezegenleri için durum biraz daha farklı. Farklı harflerle isimlendirilen yedi TRAPPIST gezegeninin üç tanesi yıldızlarına, yüzeylerinde sıvı halde su bulunmasına izin verecek bir mesafededir. Bu yüzden, bu gezegenleri yaşanılabilir olarak nitelendiriyoruz.
Yeni bir çalışmada, bu gezegenlerin her birinin ne kadar UV (ultraviyole) radyasyon aldığı ölçüldü. Çünkü gezegene ulaşan UV radyasyon, milyarlarca yıllık süreçte gezegenlerin yüzeylerinde ne kadar su bulunduğu ile doğrudan alakalı. Çalışmaya göre, düşük enerjili UV ışık, gezegenin üzerinde bulunan sudaki molekülleri, hidrojen ve oksijen olarak ikiye ayırır. Yüksek enerjili UV ışık (yıldızdan alınan X-Ray ışınları ile birlikte) ise, gezegenin üst atmosferini ısıtarak bu ayrık atomların uzaya kaçmasına sebep olur. Ayrıca yıldız radyasyonunun, çok uzun zaman önce gezegenlerin atmosferlerini yok etmiş olması da muhtemel.
Araştırmacılar, Hubble Uzay Teleskopu’nu kullanarak bu gezegenlerin ne kadar UV radyasyonuna maruz kaldığını ölçtü. Raporlarında da, bu gezegenlerin 8 milyar yıl içerisinde, sistemin oluşumundan bu yana, ne kadar su kaybetmiş olabileceğine dair tahminlerine yer verdiler.
Rapora göre, yıldıza yakın konumlarından dolayı yüksek UV radyasyonuna maruz kalmış altı gezegen (b, c, d, e, f ve g harfleriyle tanımlananlar), yaklaşık 20 Dünya okyanusuna eşit miktarda su kaybetmiş olabilir. Ancak bu altı gezegenin üçünü de içine alan ve yıldıza biraz daha uzak konumda bulunan gezegenler (e, f, g ve h harfleriyle tanımlananlar) 3 Dünya okyanusundan daha az miktarda su kaybetmiş olabilir. Ayrıca E, F ve G gezegenleri, konumlarından dolayı, “yaşanabilir alan” olarak isimlendirilen alanlarda bulunuyor.
Belçika’da bulunan Liège Üniversitesi’nden araştırmanın yazarı gökbilimci Michaël Gillon’a göre; eğer çok önceleri, gezegende çok az su bulunsaydı ya da hiç bulunmasaydı, muhtemelen bu gezegenler “yaşanabilir” olarak sayılamayacaktı. Ancak bu gezegenler su açısından o kadar zengindi ki, kaybettikleri suya rağmen hala üzerlerinde su bulundurabiliyorlar. Gillon ayrıca, TRAPPIST-1 gezegenlerini ilk tanımlayan iki araştırmanın da baş yazarıydı.
Gillon’a göre; bu gezegenler oluşurken yıldızlarına çok daha uzak konumdayken, sistemin ilk 10 milyon yılı içerisinde yavaş yavaş yakınlaşmış olabilir. Gezegenlerde yüzlerce Dünya okyanusuna eşit miktarda su bulunmasından dolayı, kaybedilen su da büyük bir problem oluşturmuyor. Hatta, su açısından daha fakir olan, yıldızına daha uzak gezegenlerde bile hala su mevcut olabilir.