Uzay Ortamının İnsan Vücuduna ve Vücuttaki Suya Etkileri
![](https://royalgreen.com.tr/wp-content/uploads/2021/01/shutterstock_291264515.jpg)
Bildiğimiz gibi , uzun uzay yolculuklarına engel olan faktörlerden en önemlisi insan biyolojisi. Ne yazık ki dayanıklı bir tür değiliz. Bizim, Dünya’da maruz kaldığımız çekim ivmesi 1g ile temsil ediliyor. Bizler , bu çekime karşı herhangi bir olumsuz semptom göstermiyoruz çünkü zaten çoktan adapte olduk. Eğer bu ivme çoğalırsa vücudumuz bazı semptomlar gösterir. Bayılma , nefes almada güçlük çekme , baş dönmesi gibi sorunlar bunlardan birkaçı. Öyle ki , belli bir ivmeye maruz kalınca ölüm tehlikesi bile geçirebiliriz. İşte , astronotlar neredeyse 4g ivme ile baş etmek zorunda. Tabi bu kalkış için.
Astronotların hoşuna gitmeyen diğer bir semptom ise sırt ağrısıdır. Eğer günün birinde uzaya çıkarsanız bilin ki sırtınız bir hayli ağrıyacak . Sebebi mi ? Dünya üzerinde çekim kuvveti yüzünden omurlarımızın arası kapanır. Uzaya gidince üzerindeki baskıdan kurtulan omurlar aralarını açarlar. Bu da, böyle bir olaya hazır olmayan vücudu ağrılarla uyarır.Şimdi parmaklarınızı boynunuza koyun ve nabzınızı hissedin. Kalbinizi hissedin… Uzaya gidince kalbiniz küçülecektir. Çünkü kalbiniz yerçekimiyle savaşmak zorunda kalmayacak aksine onun için kan pompalamak kolaylaşacaktır.
Uzun uçak yolcuğu yapmış kişiler sürekli gece-gündüz algısını kaybetmesinden yakınıp bunu kendini çok acındırarak anlatabilir. Ancak bir astronotun yanında hiçbir Jet Lag gerçek anlamda ‘korkunç’ değildir. Astronotlar gerçek anlamda tüm gece-gündüz algısını yitirir. Dünya’daki gibi 24 saatlik bir gün algısı ISS’te yok .ISS etrafımızda 90 dakikada bir tur atıyor .Bu demek oluyor ki bizim bir günümüzde onlar tam on altı kez gün doğumuna ve batımına şahit olur.
Filmlerde astronotların , uzay aracında yürüyebildiğini görebiliriz. Lakin bu tamamıyla yalandır. Uzayda yürünemez .Orası yerçekimsiz bir ortamdır. Uzayda bazı kaslar kullanılmaz .Bu kaslar zamanla güçsüzleşir ve eve geri dönüldüğünde astronotun başına bela açabilir. Sonuçta görev boyunca yürümemiş birisinin Dünya’ya döndüğü gibi yürümesini bekleyemezsiniz . Unutmayalım ki , uzayda herhangi bir yön kavramı da yok . Bu durum beynimizi zora sokabilir. Aynı zamanda dengede de sorun yaşanır. İç kulaktaki denge merkezi uzayda tembelleşir ve astronotlarda denge kaybı görülür.Bu sebeplerle görevden yeni dönmüş bir astronot kucakta taşınır.
Astronotların yüzü biraz şişkin ve bazılarının biraz daha kırmızıdır. Uzay insanları bu hale getiriyor. Vücuttaki sıvı dengesiz olarak dağılıyor . Yerçekimi ile mücadele etmeyen sıvı bacaklardan yüze doğru kayıyor. Bacaklardaki sıvı kaybı %30’a kadar çıkabiliyor. Yani neredeyse 2 litre.Astronotlar aynı zamanda vitamin eksikliği yaşarlar . Her ne kadar besinlerle bu önlenmeye çalışılsa da bir astronotun uzay şartlarında alacağı vitamin bellidir. Yani uzay pek de sağıklı sayılmaz. Özellikle de radyasyonu düşününce. Dünya üzerinde maruz kalınan radyasyonun katlarca fazlasına astronotlar maruz kalıyor. Bu da özellikle uzun göreve sahip astronotlar için ciddi bir kanser riski demek oluyor. Anlaşılan şu ki, uzay bize çok iyi davranmıyor .