Ortaçağ Avrupa’sında yüzyılda bir meydana gelen türden büyük bir kuraklık üzerinde çalışan bilim insanları, olağanüstü hava olaylarının hızlı iklim değişimlerine nasıl işaret ettiğini daha iyi anlamaya çalışıyor.
Tarihi kayıtlara ve ağaç halkaları ile çökelti çekirdeklerinden toplanan verilere göre, 1302 ile 1307 yılları arasında yaşanan Küçük Buz Devri’ne giden yıllarda Avrupa kıtasındaki pek çok bölge, ender görülen ısı ve kuraklıklarla karşılaşmış.
Bu olağanüstü doğa olayları her ne kadar insan kaynaklı yayılımlar ile hareket etmese de, son zamanlardaki hava anormalliklerine benzer nitelikler taşıyor. Ayrıca, günümüzdeki iklim değişiminin gidişatını daha iyi tahmin etmemizde yardımcı olabilirler.
Ortaçağ Avrupa’sının tamamındaki kuzey ve güney bölgeler, 14’ncü yüzyılın ilk zamanlarında, uç noktada yaşanan yağış ve kuraklıklar arasında gidip gelmiş gibi görünüyor
Bu durum, 2018’de yaşanan ‘inişli çıkışlı yağmurların’ kuzey ve güneyi benzer uç noktalara taşıdığı hava anormalliklerinden pek farklı değil.
Bu iki durumun birbirine nasıl benzerlikler taşıdığı halen belli değil ancak her ikisi de, atmosferik bir basınç eğimiyle sürüklenmiş gibi duruyor. 2018 yılında yaşanan kuraklık, kuzey ve güney Avrupa üzerinde meydana gelen düşük basınç anormallikleriyle öne çıkarken; 1300’lerin başında ise orta Avrupa’da yüksek basınçlı bir sistem hakim olmuş.
Almanya’daki Leibniz Enstitüsü’nde troposfer araştırmacısı olan Patric Seifert, şöyle aktarıyor: “Bu Orta Çağlardaki bir soğuma dönemi olsaydı bile, şimdilerde insan eseri bir ısınma döneminde yaşıyoruz ve arada benzerlikler olabilir”
“İki iklim evresi arasındaki bu geçiş dönemi, enlemler arasındaki küçük sıcaklık farklılıklarıyla ayırt edilebilir ve daha uzun süren, daha büyük ölçekli hava kalıplarına sebep olabilir ki bu da, olağanüstü olaylarda bir artış meydana gelmesini açıklayabilir.”
Avrupa kıtası 1310 yılından başlayarak, iklim koşullarında olağanüstü yağış ile öne çıkan bir ısınma döneminden, bir soğuma dönemine doğru hızlı bir geçiş yapmış gibi görünüyor.
Aslında bazıları, ünlü İtalyan yazar Dante Alighieri’nin Inferno kitabındaki cehennem tasvirlerini, kısa süre sonra gelen yaygın kıtlık ve hastalıklara dayanarak yaptığından şüpheleniyor.
Bu sebeple söz konusu dönem, “Dante Anomalisi” şeklinde bilinegelmiş; Avrupa’daki kıtlık ve hastalıklar üzerindeki devasa etkisi sebebiyle, bu konu üzerinde çokça araştırma yapılmış. Fakat araştırmacılar artık, Dante Anomalisi’ne giden yılların olağanüstü hava olaylarının da etkisinde kaldığını düşünüyor.
Fakat 14’ncü yüzyılın ilk on yılı, neredeyse bitmek bilmeyen yağışlar yerine olağanüstü derecede kurak kalmış gibi görünüyor. 1302 yılında orta Avrupa hâlâ çok yağışlıymış ancak takip eden yıllarda hava değişmeye başlamış.
Tarihsel ve iklimsel veriler üzerinde yapılan yeni bir analiz, 1302 ile 1304 yılları arasında Akdeniz’in birden fazla mevsimi kapsayan ve neredeyse iki yıl boyunca devam eden bir kuraklık ile kuşatıldığını gösteriyor.
Ancak 1304 yılında, bu hava sallantısı taşmaya başlamış ve “Avrupa’nın bir kısmında son derece yüksek yağışlar ile diğer kısmında son derece düşük yağışlar arasında keskin bir zıtlık” meydana getirmiş.
İki yıl daha süren bir dizi sıcak ve kurak yaz mevsimi, yakın zaman sonra Alpler’i kuzeye doğru esir almış. Bu esnada İtalya ve Akdeniz’deki diğer bölgeler, yeniden sıradışı miktarda yağmur görmeye başlamış.
Ortadoğu’da bile, bu dönemde şiddetli kuraklıklar rapor edilmiş.
Leipzig Enstitüsü’nde çalışan bir diğer isim Thomas Labbe, “Örneğin Nil’deki su seviyeleri, istisnai derecede düşükmüş” diyor.
“Bu yüzden 1304-06 kuraklığının sadece bölgesel bir olgu olmadığını, muhtemelen kıtalararası boyutları olduğunu düşünüyoruz.”
Aslında takım, bu “sıra dışı kuraklık anomalisinin“, Ortaçağ İklim Anomalisi’nden Küçük Buz Devri’ne doğru yaşanan doğal iklim değişiminin bir parçası olduğunu düşünüyor. Fakat tarihçiler genelde bu dönemi, daha yağışlı ve daha felaketvari Dante Anomalisi lehine göz ardı etmeye eğilimli.
Hal böyle olunca, akademide bu olağan dışı kuraklığa gösterilen ilgi çok az olmuş. Ancak Ege havzasından alınan vekil veriler, 1302-1304 arasının hem 13’ncü, hem de 14’ncü yüzyıllardaki en kurak beş dönemi içerdiğini öne sürüyor.
Tarihsel veriler ve çağdaş analizler, bu kuraklığın yangınlarda meydana gelen bir artışla bağlantılı olduğunu; söz konusu iklimsel olgunun yaklaşık bir yıl gerisinden geldiğini öne sürüyor. Örneğin 1304 yazında, İtalya’nın iki yıl süren kuraklığının son dönemlerinde çıkan bir yangın, Floransa’da 1.700 evin yanmasına sebep olmuş.
Avrupa’yı 2018 yılında esir alan kuraklıktan bir yıl sonra, kıtanın çeşitli kısımları alevlerle zarar görmüştü.
“14’ncü yüzyılda meydana gelen iklim dalgalanmaları doğal bir olgu olsa da, modern çağda insanlar iklime yapay bir etki uyguluyor” diye belirtiyor Seifert ve makalenin diğer yazarı Martin Bauch.
Yedi yüzyıl önce havanın başına gelen şey, bugün aynı şekilde gerçekleşmeyebilir fakat benzer işleyişlerin iş başında olup olmadığını bilmek önem taşıyor. Böyle bir bilgi, sırada hangi olağanüstü hava olaylarının karşımıza çıkacağını tahmin etmemize yardımcı olabilir.