Genel Kategori

Beyin Sağlığı İçin Su İçin

Su, beynin en iyi vitamini Su eksikliğinden en önce zarar gören organlarımızdan biri beyindir. İçilen su miktarı beyni ciddi şekilde etkiler 24 saat içinde beyinden geçen su miktarı 1,4 litre böbreklerden geçen ise 2 litre gibi oldukça büyük miktardır.

Su eksikliğinden en önce zarar gören organlarımızdan biri ise beyindir. İçilen su miktarının beyin üzerindeki etkisi üzerine önemli etkisi vardır. Beyindeki su dolaşımının bozulmasının, beyin sulanması yada beyin kurumasına yol açar. Hayat su ile başlamıştır ve susuz yaşam olanaksızdır. İnsan besinsiz kaldığında 50 gün kadar yaşamını sürdürebilir, ama su içmeden ancak birkaç gün canlı kalabilir. İnsan vücudunun ortalama yüzde 60 kadarı sudur ve vücut ağırlığında oluşan yüzde 15-20 kadar bir su kaybı ölümcül olabilir. Vücudumuzdaki suyun dolaşımına göz atarsak, özellikle beyin için suyun önemi ortaya çıkar. 24 saat içinde beyinden geçen su miktarı 1400 litre, gibi oldukça büyük bir miktardır. Beynimizin su eksikliğinden en önce zarar gören organlarımızdan biri olmasının nedeni de budur. Beyindeki su dolaşımının bozulması insan bedenine, beyin sulanması, yada beyin kuruması olarak yansır. Dolayısıyla bir insanın günde en az 2,5 litre suyu bir şekilde geri alması gerekmektedir.

Doğal mineralli sularda oldukça yoğun olarak bulunan kalsiyumun kemik sağlığı için çok önemlidir. Kalsiyumun çocukların, gençlerin ve yaşlıların en çok ihtiyaç duyduğu minerallerden olduğunu vurguladı. Kalsiyumun; diş sağlığında, kalp sağlığında ve kanın pıhtılaşma özelliği kazanmasında oldukça önemli olduğunu belirten Karagülle, 'pH değeri yüksek doğal mineralli sularda bulunan diğer bir mineral olan magnezyumun ise kemik ve kalp-damar sağlığı ile enerji üretiminde etkilidir. Minerallerin ve pH'ın vücudumuzda oldukça etkin bir rolü vardır. Bağışıklık sistemi fonksiyonlarında ve antioksidan fonksiyonlarda rol oynayan bazı mineraller ve eser elementler doğal mineralli pH değeri yüksek sularda bulunmaktadır. Özellikle diş çürüklerinin önlenmesinde büyük önem taşıyan florür de mineralli sularda sık bulunan minerallerdendir. Bir su paketlenip tüketime sunuluyorsa, sağlıklı olmak zorundadır.

Damacana suyunu alıp kaynatmak son derece anlamsızdır. Kaynatıldığında suyun içindeki kalsiyum, magnezyum ve karbonat kireç halinde çöküyor ve su mineralli yapısını kaybediyor. Günde 4.5 litre sıvı tüketiyorum. Bunun 1.5 litresi maden suyu, 1.5 litresi ise doğal kaynak suyu. Meşrubat türü şeyler tüketmiyorum. Sabah kalkar kalkmaz yarım litre maden suyu içerim. Mideyi tok tutar, sindirimi destekler. Ayran-maden suyu, meyve suyu-maden suyu karışımı ve 1 litre de çay içiyorum. Yetişkin birinin toplam ağırlığının yüzde 70'i sudur. Terle ve nefesle kaybedilen suyu da eklersek, günde en az 2 litre su kaybederiz. Bunun yarım litresi, günlük besinlerle de alınabilir. En az bir 1.5 litre su içmemiz şarttır. En sağlıklısı günde en az 8 bardak su içmektir. Mavi bir gezegende yaşıyoruz. Dünyanın üçte ikisinden fazlası sularla kaplı. Ama yine de gezegenimizdeki temiz su hızla tükeniyor. Antik çağlardan beri dünyanın su kaynakları nüfus artarken sabit kalmıştır: Tüm su kaynaklarının %1'inden azı temiz su olarak kullanılabiliyor. Geri kalan miktarı, denizlerden gelen tuzlu su veya buzullarla karlar oluşturuyor. Kirlilik ve israf, temiz su miktarını hızlı bir şekilde azaltıyor. Su sorunu dünyadaki mega şehirlerin çoğunda özellikle hayati önem taşıyor. Dünyada her yıl şehirlere eklenen yaklaşık 60 milyon insanın çoğu hiçbir sağlık merkezi olmayan bölgelerde yaşıyor. Su ile ilgili hastalıklar buralarda yayılmaya devam ediyor. Daha da fazlası, temiz su çoğunlukla israf ediliyor veya sızıntı yapan boruların içinde kirleniyor. Sanayileşmiş ve gelişmekte olan ülkelerin birçok şehri yetersiz veya eskiyen su altyapısı ile mücadele ediyor. Şehirler, gelecekte kullanılacak su kaynaklarını güvenceye alabilmek için dünya çapında yeni kaynaklar arıyor.

Özellikle kıyı şehirleri için, deniz suyunu arıtmak uygulanabilir bir seçenek teşkil ediyor. Diğer şehirler ise daha fazla yağmur ve sel suyu biriktirmek için büyük havzalar inşa ediyor veya yüzeysel akışın geri dönüşümünü veya yeniden kullanımının yollarını arıyor. Tarım, sanayi veya evsel tüketimde kullandığımız suyun büyük bir kısmı su döngüsüne yüzeysel akış olarak geri dönüyor ancak genelde kirlenmiş oluyor.

Temiz su sorunu her ülke için önem taşıyor. İçilebilir su kaynaklarının korunması ve çoğaltılması gerekiyor. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü verilerine göre, ülkemizde yılda ortalama 501 milyar m3 suya eşdeğer yıllık ortalama yağışın yarısından fazlası 274 milyar m3’ü su yüzeyleri ve bitkilerden olan buharlaşmalar yoluyla atmosfere geri dönüyor. 158 milyar m3’lük kısmı ise akışa geçerek akarsular vasıtasıyla denizlere ve kapalı havzalardaki göllere dökülüyor. Komşu ülkelerden ülkemize yılda ortalama 7 milyar m3 su akışı oluyor. Günümüz teknik ve ekonomik şartları içinde tüketilebilecek yer üstü suyu potansiyeli; yurtiçindeki akarsulardan 95 milyar m3, komşu ülkelerden yurdumuza gelen akarsulardan 3 milyar m3 olmak üzere yılda ortalama toplam 98 milyar m3.

Suyu az olan bir ülkeyiz 14 milyar m3 olarak belirlenen yenilenebilir yer altı suyu potansiyeliyle birlikte ülkemizin tüketilebilir yer üstü ve yer altı suyu potansiyeli yılda ortalama toplam 112 milyar m3 oluyor. Kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı yaklaşık 1.500 m3 dolayında. Buna karşılık, yıllık kullanılabilir su ihtiyacımız 120 milyar m3 dolayında. Bu hesaplamaya göre, ülkemiz su azlığı yaşayan bir ülke konumunda. Türkiye’de yıllık kullanılabilir su arzı bugünkü büyüklükte kalırken, nüfus artışı devam ederse; 2030 yılında Türkiye’de kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı yılda 1.000 m3‘e düşecek. 2030 yılında Türkiye‘nin pek çok bölgesinde orta ve yüksek seviyelerde su sıkıntısı yaşanacak. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası su varlıklarımızın yanlış kullanımı konusunda uyarılarda bulunuyor: Başta Ergene, Sakarya nehirlerimiz olmak üzere akarsuların büyük çoğunluğu kullanılamayacak düzeyde kirletilmiş durumda. Su havzalarımız ve beslenme alanları, sanayi ve kentsel yerleşim bölgeleri haline getirildi. Su havzalarının tarıma açılması çok miktarda kimyasal gübre ve kimyasalın bu sulara karışmasına yol açtı, içme ve kullanma suyu elde etmek üzere arıtılarak kullanılan ham su kalitesi düştü.

Konya, Büyük Menderes, Gediz ve Kızılırmak gibi su havzalarımızın kuraklık tehlikesi “yok olma” tehdidi altında. Göller hızla kuruyor En büyük tatlı su gölü olan Beyşehir Gölü küçülüyor. Tuz Gölü küçülüyor. Bafa ve Van göllerinin su seviyeleri düştü. İç Anadolu’da, Eşmekaya ve Ereğli sazlıkları kurudu, Akşehir Gölü havzası çölleşmeyle karşı karşıya, Meke ve Sultan Sazlığı yok oldu. Ülkemizin yer altı suyu potansiyeli yeteri kadar araştırılmadan ve izleme sistemi kurulmaksızın tüketime açıldı. Aşırı tüketim sonucu bazı yer altı suyu havzalarında su düzeyleri hızla düştü.

Sınırlı olan su kaynaklarımız hızlı ve çarpık kentleşme, nüfus artışı, endüstriyel faaliyetlerinin doğurduğu çok çeşitli katı ve sıvı atıklar, katı atık depolama yerlerinin yer altı suyu rezervuarlarının beslenme alanlarında seçilmesi, su havzalarının imar planlarına açılması, tarım alanlarında bilinçsiz gübre ve tarım ilacı kullanılması yer üstü ve yer altı suyu kalitesini ciddi olarak tehdit ediyor. Su kaynaklarımız kirleniyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir