Çok eski iklim değişikliklerinin payı oldukça büyük.
Ölüm yaşamın bir parçası. Bir şeylerin ölmesi gerekir ki yeni şeyler doğabilsin. Yaşam döngüsü böyledir. Bir zamanlar okyanuslarda yaşayan, soyu tükenmiş devasa tembel hayvanlar için üzülmeye anlam vermek oldukça zor.
Biz onların bu görkemli yaşayışlarına şahit olamadık bu yüzden nasıl ve ne zaman öldüklerini önemsemiyoruz. Şimdiye kadar var olan türlerin hemen hemen hepsinin soyu tükenmiş durumda.
Neden bu tembel hayvanlar diğerlerinden daha önemli?
Onların okyanuslarda yaşayan devasa tembel hayvan olmalarının dışında dikkat edilmesi gereken önemli bir neden var: Geçmiş dönem hayvanları, modern hayvanların soylarının tükenmesine sebep olacak birçok nedenle yok oldu.
Dolayısıyla bu hayvanların ne tür olaylarla yok olduklarını bilirsek gelecek için daha hazırlıklı olabiliriz. Çünkü gelecekte mutlaka biri gerçekleşecek.
Pliyosen ve Pleistosen çağlarında iklimle birlikte denizler değişiyordu. Sizce de çok tanıdık değil mi? Bu defa bunu yapan insanlar değildi.
Gelişmekte olan iklim okyanuslar üzerinde büyük bir etkiye sahipti. Son 66 Milyon yıldaki en büyük deniz seviyesi değişiklikleri bu çağlarda gerçekleşti. Canlı yaşamı için tehdit oluşturuyordu.
Antropologlar, o dönemlerde birçok türün yok olduğunu biliyorlardı ve bunun muhtemelen okyanus koşullarındaki değişikliklerden kaynaklandığını düşünüyorlardı.
Bu iklim değişiklikleri, gezegenimizdeki binlerce yıldır var olan soğuma ve ısınma döngülerinin doğal bir parçasıydı.
Ama ne yazık ki antik çağ iklim değişiklikleri, insan tarafından oluşturulan iklim değişikleriyle aynı oyun sahasında bile değil.
Sera gazları, küresel ısınma oranının büyük oranda yükselmesine neden oldu. Bu yükselme iklim kayıtlarında görünenden daha hızlı bir oranda gerçekleşiyor ve türlerin yeni normallere uyum sağlamasının çok daha zor olduğu anlamına geliyor.
Antik çağ doğal iklim değişikleri daha normal şartlarda olmasına rağmen buzlar eridiğinde deniz seviyelerinin yükselmesine neden oldu. Ancak bilim insanları, yükselen deniz seviyesinin yerel halkı etkilemesine rağmen, denizdeki biyolojik çeşitliliği küresel ölçekte çok fazla etkilemediğini kabul ediyor.
Ama görünen o ki Deniz Megafauna’sının yüzde 36’sı Pliosen Çağının sonunda öldü. Memelerinin, köpekbalıklarının, kaplumbağaların ve deniz kuşlarının üçte birinden fazlası bu değişen iklimle yok oldu.
Nature Ecology & Evolution’da yayınlanan araştırmaya göre en kötü kayıplar deniz memelerinde verildi. Bu kayıplardan sonra yüzde 55 daha az biyolojik çeşitlilik mevcutken, köpek balıklarının yalnızca yüzde 9’unun öldüğü açıklandı.
Dolayısıyla yalnızca biyolojik çeşitlilik değil, işlevsel çeşitlilik de azalmıştır. Bu ikisi aynı şeymiş gibi gelebilir ama işlevsel çeşitlilik çok daha büyük bir etkiye sahiptir.
Biyolojik çeşitlilik ise bir ekosistemde işlevsel rollerin kaybı değil daha çok türlerin kaybıyla ilgilidir. Eğer ekosistemde bir tür ölürse başka bir tür ekosistemde oluşan o boşluğu doldurmak ve kaybı telafi etmek için sayılarını artırarak üreyebilir, bu sorunu azaltır.
Fakat eğer ekosistemde bir tür ölürse ve başka türler o boşluğu dolduramazsa sorunun artacağı anlamına gelir. Sorunlar da sonu getirir. Ya da en azından tüm ekosistemi daha kırılgan hale getirir ve ekosistem değişime daha duyarlı olur.
Tam da Pliosen Çağı’nın sonunda olan gibi. Deniz hayvanları, özellikle kıyıya yakın yaşayanlar öldüler ve ekosistemde yerlerini boşluk bıraktı.
Tüm işlevsel gruplar kayboldu ve kalanlar gelecek kayıplara karşı daha savunmasız durumdaydılar. Pleistosen Çağı’nda gelişen yeni türler bile bu kayıpların verdiği hasarı onaramadı.
Araştırmacılar, bu ölümleri tetikleyenin sadece değişen sıcaklıklar olmadığını düşünüyorlar. Kıyı habitatları da onlarla birlikte daha az kıtlık çekip yemek yemekteydiler.
Bu durumda gösteriyor ki insanların gelecekteki yok oluşa katkıda bulunacağı tek yok değiştirdikleri iklim şartları değil. Antroposen’de (insanın gezegen üzerinde aşırı derecede etkisi olduğu dönem) bir sonraki büyük olay ortaya çıkabilir.