Bir araştırmaya göre, dünyadaki şehirlerin %90’dan fazlası ciddi risklerle karşı karşıya olmasına rağmen, her dört şehirden biri kendilerini iklim krizinin yarattığı tahribatlara karşı koruyacak ekonomiye sahip değil.
Şehirler sel, aşırı ısınma, su kıtlığı ve iklim değiştikçe daha sık yaşanan aşırı hava koşullarından altyapılarının zarar görmesi gibi sorunlarla karşı karşıya. Karbon Saydamlık Projesi (CDP) tarafından gerçekleştirilen 800 şehir üzerinde yapılan bir anket, geçen yıl 400 milyonluk birleşik nüfusu temsil eden şehirlerin yaklaşık %43’ünün iklim krizine uyum sağlamak için bir planlarının olmadığını ortaya koydu.
Bütçe kısıtlamaları şehirlerin yaklaşık %25’i tarafından ana neden olarak gösterildi. Birçoğu, altyapılarını ve savunmasız nüfusu bu tehditlerden korumak için gereken finansman için ulusal hükümetlere güveniyor.
Anket, geçen yıl 422 şehrin iklim krizine uyum sağlamak için henüz finanse edilmemiş 1.142 projeye sahip olduğunu ve yaklaşık 72 milyar dolar yatırım gerektirdiğini ortaya koydu. Henüz finanse edilmemiş su yönetimi projelerinin tek başına maliyeti ise 22,6 milyar dolar olarak tahmin ediliyordu.
CDP’nin küresel direktörü Kyra Appleby “İklim değişikliğinin etkilerine uyum için finansman sağlamak emisyonlar için sağlamaktan daha zor. Uyum ve dayanıklılığın muazzam faydaları var, ancak bilançoda görünmezler. Koronavirüs salgınından kaynaklanan kurtarma harcamalarının yalnızca bir kısmı iklim değişikliğine ve daha da azını adaptasyona ayırıyor” dedi.
İklim krizine uyum sağlama ve dayanıklılığı artırma, sel veya kuraklık gibi aşırı hava olaylarından kaynaklanan afet ve hasar riskini azaltmanın yanı sıra daha temiz hava ve su dahil olmak üzere halk için pek çok fayda sağlıyor. Örneğin, parklar ve diğer kamu tesisleri gibi yeşil alanların artırılması veya iyileştirilmesi, şehirlerin uyum sağlamasının temel yollarından biri olduğu gibi halk sağlığını ve zihinsel sağlığı da büyük ölçüde iyileştirebilir.
İklim krizine uyum sağlamanın önündeki bir engel olarak bütçe kısıtlamalarına atıfta bulunan yerler arasında İngiltere’de Southend, Brezilya’da Rio de Janeiro ve ABD’de Columbus yer alıyor.
Appleby COVID-19 salgını kapanmaları sırasında şehirlerin terk edilmiş bir hal almasının, insanların şoklara karşı savunmasızlıklarının daha fazla farkına varmasını sağladığını söyledi ve “Direnç meselesine ve gezegenin büyüklüğüne karşı birçok insanın gözünü açtı. Ancak bunun için ulusal hükümetlerin desteğine ve şehirlerin uzun vadede daha dayanıklı yerler haline gelmeleri için finansmana ihtiyacı var” dedi.
Şirketler, bazı adaptasyon projeleri için başka bir finansman kaynağı sağlayabilir. CDP tarafından anket yapılan şehirlerin dörtte üçü, sürdürülebilirlik konularında şirketlerle halihazırda çalışıyordu veya önümüzdeki iki yıl içinde bunu yapmayı planlıyordu.