Su ve sağlık arasındaki doğrudan olan ilişkiden kaynaklı olarak takdir edersiniz ki, içme suyunun sahip olması gereken birtakım özellikler mevcuttur. Bu nitelikleri taşımayan su, insan sağlığı üzerinde kalıcı etkilere yol açabilecek bir pozisyondadır. Su, yaşam ve insan sağlığı için bu kadar önemliyken, içme sularının kirliliği tüm dünyayı tehdit ile sarmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü yani WHO (Worl Health Organization) ve UNICEF’in 26 Ağustos 2004’te yaptığı ortak açıklamaya göre, dünya üzerinde 2,6 milyar insan ( zira bu dünya nüfusunun % 40’ından fazlasına tekabül eder) sağlığa uygun suya erişememektedir.
İçme suyunun özellikleri şu şekilde sıralanabilir
- 1 Hastalık yapıcı mikroorganizmalar içermemelidir.
- 2 Kokusuz, renksiz, berrak ve içimi hoş olmalıdır.
- 3 Sularda fenoller, yağlar gibi suya kötü koku ve tat veren maddeler bulunmamalıdır.
- 4 Su yeterli derecede yumuşak olmalıdır.
- 5 İçme suyu Ne aşındırıcı olmalı, ne de taş yapmalıdır.
- 6 Hidrojen sülfür, demir ve mangan elementleri ihtiva etmemelidir.
- 7 Suda sağlığa zararlı kimyasallar bulunmamalıdır.
- 8 Sular kullanma maksatlarına uygun olmalıdır
Bu rakamın içinde yer alan 1 milyar insan ise güvenli olmayan suları içmektedir. Bu tablonun dehşet verici olduğu oldukça aşikar. Yukarıda saymış olduğumuz özellikleri taşıyan su, insan sağlığı bakımından güvenilir ve içilebilir niteliktedir. Dünya Sağlık Örgütü, % 90’ı beş yaş altı çocuklar olmak üzere, her yıl 1,8 milyon insanın ishalden ve 1,3 milyonun sıtma hastalığından öldüğünü belirlemiştir.
Bu hastalıkların nedeni, sağlık için güvenilir olmayan su kullanımı ve kanalizasyon hizmetlerinin yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Her sekiz saniyede bir çocuğun, kirli su içtiği için yaşamını kaybettiği kaydedilmektedir. UNICEF (Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu) Genel Direktörü; 425 milyon çocuğun temiz suya, 980 milyon çocuğun da temel sıhhi koşullara erişiminin olmadığı bildirmiştir. Dünya üzerinde özellikle Sahra altı Afrika’da çocuklar suya bağlı hastalıklardan, ishal ve koleradan ölmektedir.
Sağlıklı bir yaşam için en temel girdi olan su, kamunun yararına geliştirilecek politikalar çerçevesinde, halkın en kolay ulaşabileceği madde olması gerekirken, bugün neo- liberal politikalar doğrultusunda hareket ediliyor. Dünyanın birçok yerinde susuzluk insan yaşamını tehdit ederken, olanakları elverişsiz olanların ya da parası olmayanların suya erişememesi veya kirli suları tüketmek zorunda kalması demek, devletin ve yerel yönetimlerin üzerlerine düşen görevleri yerine getirmedikleri anlamına gelmektedir.
İçme suyu ve kanalizasyon yatırımlarının devlet eliyle, insan sağlığı gözetilerek yerine getirilmesi zorunludur. Günümüzde devlet kurumlarının kamu hizmetlerini sağlamadaki rolü değiştirilmek istenmekte ve su hizmetleri özel sektöre tahvil edilmektedir. Özelleştirmeler göz önüne alındığında, sudan kaynaklanan hastalıklardan en çok ölümün gerçekleştiği Afrika ülkelerinde, bugün çok uluslu şirketlerin denetiminde olan su hizmetleri nedeniyle ölüm oranlarının azalmadan sürmekte olduğu ortaya çıkacaktır.
Temel amaç kar elde etmek değil, toplumun sağlığının gözetilmesi olmalıdır. Sağlık için gerekli kontrollerin yapılması, kirleticilere karşı düzenli olarak suyun belirli testlere tabi tutulması, daha iyi arıtma tekniklerinin uygulanması her zaman daha maliyetli olacağından özel kuruluşlar, gerekli önlemleri almamaktadırlar. Suyun gerçek kullanıcısı olan geniş halk kesimlerinin koşulları göz önünde bulundurularak, en korunmasız kitlelerin yararına politikalar üretilmelidir.
Yakın gelecek için kurgulanan senaryolar göz önünde tutulursa, sağlıklı içme suyu sağlanması konusunda gerekli önlemlerin zamanında alınması önemlidir. Sağlıklı suyun kamu yararına uygun olarak, en ucuz şekilde ve gerektiğinde karşılama gücü olmayanlara ücretsiz olarak ulaştırılması, kısacası piyasa mantığının terk edilmesi hayati değerdedir. Yeterli ve sağlıklı suyun sunulması sosyal devletin, kamu kurumlarının ve yerel yönetimlerin başta gelen görevidir.