Denizin derinliklerinden alınmış fosiller üzerinde yapılan yeni bir analizin ortaya çıkardığına göre; okyanus akımlarında meydana gelen değişimler, Atlantik Okyanusu’nun ekosistemlerinde son 10.000 yıldır görülmemiş bir değişime sebep olmuş olabilir.
Bu çarpıcı bulgular, sermayesini ATLAS projesinin sağladığı ve Geophysical Research Letters bülteninde yayınlanan yeni çalışmada ortaya çıkmış. Söz konusu değişim, balıkların daha soğuk sulara göç etmesiyle birlikte halihazırda siyasi gerilimlere yol açmış gibi görünüyor.
İklim, son Buzul Çağı’nın bitişinden beri yaklaşık 12.000 yıllık bir süre boyunca epey istikrarlı kalmıştı. Bu dönem Holosen adıyla biliniyor. İnsan medeniyetinin ciddi anlamda başlamasına olanak sağlayan şeyin ise bu istikrar olduğu düşünülüyor.
Okyanustaki bu büyük akımların da Holosen boyunca nispeten sabit kaldığı düşünülüyor. Bu akımların doğal döngüleri; içerisinde planktonlar, balıklar, deniz kuşları ve balinaların da yer aldığı deniz canlılarının bulundukları konumu etkileyebiliyor.
Fakat okyanustaki iklim değişikliği bariz hale geliyor. Tropik mercan kayalıkları beyazlaşıyor ve okyanuslar atmosferden karbon emdikçe daha asitli hale geliyor. Ayrıca, ringa balığı veya uskumru gibi türler de kutuplara doğru gidiyor.
Fakat okyanusta şimdiye kadar çok fazla şey olmadığına yönelik genel bir görüşün hakim olduğu görünüyor; ciddi anlamda büyük olan etkilerin, gelecekte meydana gelmesi bekleniyor.
Geçmişe Bakmak
Bu bakış açısına meydan okumak için, hem sanayi dönemini ayrıntılı şekilde kapsayan; hem de binlerce yıl öncesine uzanan deniz tabanı fosillerinin bulunduğu yerlere bakmamız gerekti. Uygun deniz tabanı bölgesini, İzlanda’nın hemen güneyinde bulduk. Burada, denizin derinliklerinde gerçekleşen büyük bir akım, devasa boyutlarda tortu birikimine sebep oluyor.
Fosil örneklerimizi elde etmek için, tortunun çekirdeklerini aldık. Bu işlem, okyanusun dibine uzun plastik tüpler göndermeyi ve onları çamura doğru itmeyi gerektiriyor. Tekrar dışarı çıkardığımızda ise, fosil bulmak amacıyla yıkanıp ayıklanabilecek tortularla dolu bir tübümüz vardı.
En derin tortular, en eski fosilleri içerirken; yüzey tortuları ise son birkaç yılda çökelen fosilleri barındırıyor.
Okyanusun geçmişte neye benzediğini öğrenmenin en kolay yollarından biri de, bu gibi çökeltilerde bulunabilen küçük plankton türlerine ait farklı fosilleri saymaktır. Farklı türler, farklı koşullarda yaşamayı seviyor.
Foraminifera adı verilen ve kalsiyum karbonat kabukları olan bir tipe baktık. Bunlar, bir mikroskop ve ufak bir boya fırçasıyla kolaylıkla belirlenebiliyor. Fosillerle çalışırken fosillerin kırılmaması için bunu kullanıyoruz.
Yakın zaman önce dünya çapında yapılan bir çalışma, günümüzdeki foraminifera dağılımlarının, sanayi devrinin başlangıcına göre farklılık taşıdığını gösterdi. İklim değişikliği, belli ki halihazırda etki gösteriyor.
Benzer şekilde, 2018 yılında yaptığımız çalışma; günümüzdeki okyanus akımlarının, binlerce yıl öncesine benzediğini söyleyen görüşe meydan okumuş ve tersine dönen “taşıyıcı kemer” sirkülasyonunun, 1.500 yıldır en zayıf noktasında olduğunu göstermişti.
Yeni çalışmamız, bahsini ettiğimiz bu tablo üzerine kurulu ve günümüzdeki Kuzey Atlantik yüzey sirkülasyonunun, geçtiğimiz 10.000 yılda görülen hiçbir şeye benzemediğini öne sürüyor; neredeyse Holosen’in tamamı boyunca…
Bu olağandışı sirkülasyonun etkileri, Kuzey Atlantik boyunca görülebiliyor. İzlanda’nın hemen güneyinde, soğuk su plankton türlerinin sayısında görülen azalma ve sıcak su türlerinin sayısında görülen artış; sıcak suların besin bakımından zengin olan soğuk suların yerini aldığını gösteriyor.
Bu değişimlerin, uskumru gibi önemli balık türlerinin kuzeye doğru hareket etmesine de yol açtığına inanıyoruz; ki farklı ülkelerin balıkçılık hakları için rekabet etmesiyle bu durum, şimdiden siyasi baş ağrılarına sebep oluyor.
Daha kuzeyde ise diğer fosil bulguları, daha sıcak olan suların Kuzey Kutbu’ndan Atlantik’e ulaştığını ve muhtemelen deniz buzlarının erimesine katkıda bulunduğunu gösteriyor. Daha batıya gittiğimizde, Atlantik taşıyıcı sirkülasyonunda meydana gelen bir yavaşlama; suların beklediğimiz kadar fazla ısınmadığı anlamına geliyor. Birleşik Devletler’e ve Kanada’ya yaklaştığımız daha batıdaki sıcak körfez akıntısı, önemli balıkçılık bölgeleri bakımından ciddi sonuçlar meydana getirecek.
Kuzey Atlantik’in tuz miktarının azalması da bu sirkülasyon sistemlerini etkileyebilir. İklim değişikliği yüzünden artan yağışlar, hızlanarak eriyen buzlar ve Kuzey Kutup Okyanusu’ndan çıkan su miktarının artması, tuz miktarının azalmasına sebep olabilir.
1700’lerin ortalarındaki Küçük Buzul Çağı’nın zirvesini takip eden erimeler, bir tatlı su girişini tetiklemiş ve bulduğumuz ilk değişimlerden bazılarına sebep olmuş olabilir. Günümüzdeki iklim değişikliği ise; bu değişimlerin, Holosen’in doğal değişkenliğinin ötesine gitmesine yardımcı oluyor.
Okyanus sirkülasyonundaki bu değişimlere nihayetinde neyin sebep olduğunu hâlâ bilmiyoruz. Fakat okyanusun, modern iklim değişimlerine karşı zannedilenden daha hassas olduğu görünüyor. Bizim de buna uyum sağlamamız gerekecek.