Su hizmetlerinin özel sektör ile ilişkisinin temelde altı farklı biçimi söz konusudur.
- Hizmet Sözleşmesi: İşletmeye ilişkin ancak belirli görevlerin üçüncü şahıslarca yürütülmesini kapsamaktadır. Kaçak denetimi, sayaç okuma, faturalandırma ve tahsilat, kalite ölçümü gibi hizmetlerin özel sektörün katılımıyla gerçekleştiği hizmet sözleşmesi, oldukça yaygın bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır.
- Yönetim Sözleşmesi: Hizmetin işletme ve bakım işlevleri özel bir şirkete devredilir ve şirkete sözleşmede belirlenen koşullar altında bir yönetim ücreti ödenir. Dolayısıyla kamu yönetimlerince belirlenen tarifeler özel şirketi doğrudan etkilemez ve ticari risk esas olarak kamu yönetiminin üzerinedir.
- Kiralama (Leasing) Sözleşmeleri: Kamu mülkiyetindeki sistemde, işletme ve bakım işlevlerini yüklenen ve hizmet bedellerini toplayan şirket, tahsilatın sözleşmede belirlenmiş kısmını alır. Tüketiciler, doğrudan özel şirketin müşterileri haline geldiğinden, mali risk şirketin üzerinedir.
- Yap – İşlet – Devret Modeli: Hizmetin sunumu için yüksek bir ilk yatırım ve ileri teknoloji gerektiren durumlarda, daha çok projenin tasarımı ve inşaat kısmı için daha uygun bir çözüm olarak değerlendirilmektedir. Doğal olarak, özel şirket tüm sermaye yatırımlarından sorumlu olmakta ve idareye devredilene kadar varlıkların mülkiyetini elinde bulundurmaktadır.
- İmtiyaz Sözleşmesi: İmtiyazı alan özel şirkete, sermaye yatırımları ile işletme ve bakım sorumluluğunun devredildiği, mülkiyetin ise kamu kesiminde kaldığı, ancak sözleşme süresince özel şirketin varlıklar üzerinde işletme haklarına sahip olduğu uzun vadeli bir uygulama türüdür.
- Kısmi Ya Da Tam Elden Çıkarma: Kısmi elden çıkarma seçeneğinde, tüzel kişilik haline getirilmiş işletmenin hisselerinin bir bölümü satılmakta ya da özel firmayla ortak girişim kurulması yoluna gidilmektedir. Tam elden çıkarma ise, altyapı varlıklarının mülkiyetinin işletme, bakım, gelir toplama ve yatırım sorumluluklarıyla beraber özel firmaya devredilmesini kapsamaktadır.
Bu saydıklarımız arasından hangi yöntemin uygulanacağı; projenin yapısına, ülkenin koşullarına ve şirketin işleyişine göre, kısaca birçok faktöre bağlı olarak değişiklik gösterebilir.
“Bu mekanizmalar yoluyla ve ‘havuç – sopa’ yaklaşımıyla (havuç hem borç affı, hem de fonlar; dile getirilmeyen yardımın geri çekilmesi ise sopa) ülkeler özel su hizmetleri modelini benimsemeye teşvik ediliyorlar. Çoğu vakada, Dünya Bankası, su şirketi ve söz konusu ülke arasında yapılan anlaşmalar tamamen gizli ve anlaşmanın detayları yurttaşların bilgisi dışındadır. 1990’lar boyunca gittikçe artan bir oranda ağırlık, şirketlerin tam maliyetinin karşılanması üzerineydi. 2003’e gelindiğinde, Public Citizen’ın bildirdiğine göre, kredilerin % 99’u özel şirketler için tam maliyetin karşılanmasını destekliyordu.”
(Barlow, 2008:60)