Genel Kategori

Türkiye’de Su Politikası: Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü

1954 yılında Su İşleri Teşkilatı’nı yeniden düzenleyen 6200 sayılı yasa ile Bayındırlık Bakanlığı’na bağlı olarak kurulan Devlet Su İşleri, 1964 yılında Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’na bağlanmıştır (DPT Raporu, 2001:30). 1986 yılında Bayındırlık ve İskan Bakalığı bünyesine alınan kurum, 1996 yılında yeniden Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’na bağlanmıştır.

DSİ’nin çeşitli amaçlar için yürüttüğü faaliyetleri esas itibariyle üç temel kanuna dayanır:

  1. Ülkemizde su kaynakları yönetimi ile ilgili mevzuat içerisinde temel unsur niteliği taşıyan 6200 sayılı Kuruluş Kanunu ile taşkın koruma, sulama, drenaj yetersizliği olan arazilerin ıslahı, enerji üretimi, akarsu ıslahı, akarsu ulaşımı konularında gerekli etüt, prıje, inşaat, işletme, bakım ve onarım işlerini yürütmek,
  2. Su kaynakları potansiyelimizin önemli bir kısmını teşkil eden yeraltısuları konusunda yönetimi tamamen DSİ yetkisi altına alan 167 sayılı Yeraltısuları Hakkında Kanun ile yeraltısuyu etüt ve araştırmaları için kuyu açmak veya açtırmak, kuyuları devretmek veya kiralamak, yeraltısularının korunmasını ve tescilini yapmak,
  3. Hizmetler sektöründeki DSİ uygulamalarının temelini teşkil eden Ankara, İstanbul ve Nüfusu 100.000’den Yukarı Olan Şehirlerde İçme Kullanma ve Endüstri Suyu Temini hakkında 1053 sayılı kanun ile baraj, isale hattı ve su tasfiye tesisi için gerekli etüt, proje ve inşaatları yürütmek.

İlerleyen dönemlerde yapılan yerleştirme uygulamaları nedeniyle DSİ’nin merkezi konumu değişime uğrarken, yeni finansman kaynaklarının sağlanması için gündeme getirilen özelleştirmeler DSİ’nin sunduğu hizmetleri daraltarak, bu hizmetlerin piyasa koşullarına açık hale gelmesine neden olmuştur. Devlet Su İşleri bünyesinde dış finansman ağırlığı artmaya başlamıştır. Yapılan projelere katkı sağlayan uluslararası kuruluşlar, DSİ’nin sağladığı sübvansiyonların payının azalmasında ve özelleştirmelerin Türkiye’de de yaygınlaştırılmasında etken olmuşlardır. Piyasa koşullarının egemen kılınmaya çalışılması, hizmetlerden yararlanan kitlelerin birer “müşteri” olarak görülmesine neden olurken, dış finansman elde etmek için gerçekleştirilen reformlar, kamu sektörünün öncülüğünü sekteye uğratır bir hal almıştır. Yaşanan süreçte, dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi, Türkiye’de de çok uluslu şirketlerin, su hizmetlerinin sunumu konusunda söz sahibi olmasına sebebiyet verilmekte ve özelleştirmelerle ulusötesi sermaye ülke ölçeğinde yaygınlık kazanmaktadır. Oysa ki, dünya ölçeğinde, su hizmetlerine ilişkin özelleştirmeler göz önüne alınarak, kamu sektörünün etkinliği sağlanmalı ve DSİ’nin hizmet sunum kapasitesi geliştirilmelidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir